RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Saplantısız olabilmek

İnsan acaba saplantısız olabilir mi? Saplantı ruh biliminde, davranış biliminde bir hastalıklı olgu. İnsan zihninin bir düşünce kırıntısına kilitlenip kalması, saplantıdır.Duygu alanında yaşananı olduğu gibi, düşünce alanında da yaşananı var. Sabit fikir de denilen saplantıları var insanın.  Sabit duyguları da. Duygudaki sabitleşmeye tutku, aşk da deniliyor yanlışlıkla.

Aslında zanlarıyla yaşıyor insan. Yaratan insanı uyardığı halde, zandan sakının dediği halde, insan inadına zanlarıyla yaşıyor. Sadece zannetmekle kalsa belki katlanabilinir. Ama sadece zanlarıyla yaşamıyor, o zanlarını bir ilmi hakikatmiş gibi algılayarak hükümler veriyor, değerlendirmeler yapıyor, o hükümler ışığında başka insanlara yön veriyor.

Zanlardan, sabit fikirlerden, tutkulardan, saplantılardan uzaklaşmadıkça adaletin tecellisine  hizmet edilemez.

Xxxx

Ön kabuller, ön yargılar, bilgiden mahrum tahminler, zanlar, sanmalar, sanmaları bilgi yerine koymalar, öncüllerinin doğruluğu şüpheli iken, soncullara ulaşmalar. Yanlış öncülden doğru soncullara ulaşılabilir mi? Evet ulaşılabilir. Ama bu duran saatin günde iki kere doğru zamanı göstermesi kabilindendir. Mantıkta tikel evetleme neredeyse böyledir. Öncüllerden sadece biri yanlış ama ötekileri doğru ise yine de kısmen doğru sonuca ulaşılabilir. Toplum hayatı tikel evetlemeye daha yatkın seyreder. Her şeyi doğru olan ön şartlarla belirlenmiş  ortamlara pek rastlanmaz. Böyle de yaşanır elbette. Zaten tüm insanlık neredeyse bir doğru bin yanlış ile yaşıyor.

Adalet bir fazilettir, erdemdir. Yüksek bir niteliktir. İlahi bir sıfattır. Allah Aadildir. Adalet-i  mahza, mutlak adalet demektir. Adalet-i  nisbi  de, olabildiği kadar adalet demektir. Mutlak adalet, tam ve eksiksiz adalet, ancak Allah ve onun takdiri kaderin adaletidir. Daha çok dünya hayatının bitmesinden sonra gerçekleşir. Öğretilerimiz böyle söylüyor. Dünyada, toplumda, devlet işlerinde tam adalet, eksiksiz adalet ne yazık ki mümkün olmuyor.

Xxxx

Devlet işlerinde, toplum yaşantısında tam adalet sağlanamıyor diye adalet göz ardı edilemez. Adaletsiz devlet idare edilemez. Edilse de beka olmaz. Devletlerin ömrü, sağlanan adaletin niteliği ile çok yakından ilintilidir.

Adaletin sağlanmasına önem veren insan, yönetici, idareci, siyasetçi, devlet adamı her kim ise; yapacağı şey bellidir. Saplantılardan, elinden geldiğince uzak kalmaktır. Açık, ayan bilgi ile hareket edildiğinde, zandan, sanıdan, ön yargıdan, genellemelerden  uzak durulduğu oranda adalet sağlanacaktır.

Xxxx

Her gün güneş yeniden doğarken insan dünün zanlarıyla güne başlarsa, dünün kabulleriyle bugünü yaşamaya kalkışırsa, onun için yeni bir gün başlamamış olacaktır. Her günü yaşamak için yeni günün getirdikleri yeterlidir. Dün, dün de kalmalı. Yeni günü getirdiği yeniliklerle, yeni duygularla, düşüncelerle yaşamak gerekir. Yarınlara bakmak daima düne bakmaktan iyidir.

Tarih, yaşlı kişilerin belleklerinde kalanların birikimidir. Oralara bakılıp da dersler alındığı hiç görülmemiştir. Bu yüzden de tarih durmadan tekerrür eder. Kendi kendini tekrarlayıp durur. Peki, tarih gereksiz bir değer mi? Hayır. Tarih milli şuuru, bilinci aktarmanın aletidir, vasıtası, aracıdır. Tarih görmezden gelinemez. Ama şöyle bir göz ucuyla bakmak, ondan sonra yarınlara alıcı gözle bakmak daha iyi gibi geliyor akla.

Xxxx

Saplantısız, ön yargısız, tutkusuz, zansız, sanısız, eksik bilgilerle genellemesiz bir yaşam biçimini seçmeyenler hangi mevkide olurlarsa olsunlar, adaletten mahrum yaşayacak ve yaşatacaklardır.

<