RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Sebep ey!

Yazıya başlık yaptığım söz Erdem Bayazıt’ın bir şiirinin adı. Allah rahmet eylesin şaire.
Çok söz var tedavülde. Çoğu kalp, sahte, anlamsız, kelek, boş, malayani, gereksiz.
Bir yarışmacı başarı kazanmış. Demiş ki, abdestsiz hiçbir yarışmaya çıkmadım’. Bence gereksiz bir açıklama. Anlamsız da. Abdest almak temizliktir. Sünnete uyarak alınırsa sevaptır. Manen güç verir, temizlik duygusu doğurur. Ama asla her hangi bir başarının şartı değildir. Temel şart değildir.

Xxxx

İstanbul eski müftülerinden Bekir Haki bey Abdullah Işıklar’a anlatmış. Selahaddin Eyyubi ordusunu sefere çıkmadan teftiş ediyor. Bakıyor ki silah kuşanma şekli Hazreti Peygamberin sefere çıkarken uyguladığından farklı. Seferi iptal ediyor. Askere talimat veriyor, eğitim veriliyor, sünnete uygun kuşanma yapıldıktan sonra sefere çıkılıyor. Selahaddin Eyyubi ‘sünnete uymadan kazanılacak bir zaferi asla zafer saymam’ demiş.
Manevi alemde uyulması gereken tek şekil var. Hazreti Peygamber’in yaşama şekli ve tatbikatıdır.

Xxxx


Nesilleri aldatmak yanlıştır. Başarının şartı abdest almak, şu kadar şu zikiri tekrarlamak değildir. Başarının iki temel şartı var. Bilgi ve gayret. Manevi destekler bundan sonra işe yarar. Maddeci olmak, her şeyi madde ile açıklamak ne kadar safsata ise, her şeyi dua ile, maneviyat ile açıklamak da safsatadır. Hayat maddenin ve mananın bir arada var olduğu bir alemdir. Yaratıcı insanı çamurdan, alakdan, alakadan yaratmış ama içine ruh da üflemiş. İnsanda yürek olduğu gibi gönül de var. İnsanda mide olduğu gibi akıl da var. Fıtratı inkear etmek yanlıştır. Fıtrat maddeyi ve manayı bir bütün olarak ortaya koymuş. Ey insanlar sie ne oluyor ki maddeyi inkear edip manayı her şey sayıyorsunuz, ya da tam tersi, manayı yok sayıp maddyi esas kabul ediyorsunuz. Her ikiniz de fıtratı inkear ediyorsunuz.

Xxxx

İnsan acıkır, susuzluk hisseder, uykusu gelir. Aynı insan sevilmek ister, beğenilmek ister, takdir bekler, teşekkür umar. Materyalci anne de çocuğuna süt emdirir. Çıkar bekleyemez. Hiçbir insan hayatının her dakikasını maddeci olarak yaşayamadığı gibi mana olarak da yaşayamaz.

Xxxx

Ama herkes konuşuyor, herkes yazıyor. Yazana, konuşana ihtiyaç yok. Yaşayana ihtiyaç var. Numune kabul edilecek insanlara ihtiyaç var. Bu insanlar medyada olamaz, görünürde olamaz. Sanat toplantılarında, bilim ve sanat toplantılarında olamaz. Kendilerinden söz edilecek zeminlerde olamazlar. O numuneler mahallede, sokakta, ilçede bilinirler. Gıpta ile izlenir ve taklit edilirler. Sonra da sessizce Beka alemine geçip giderler. Onlar ışıktırlar, nurdurlar. Mikrofon şehveti yaşamamıştırlar.
Herkes kendine gelsin. Allah’a asker olmanın biricik yolu dini öven kitap yazmak değildir. Hatta hiç değildir. Allah’a asker olmanın yolu güzel elbiseler giyip, toplantılarda insanlara hitap etmek, mikrofon şehveti yaşamak değildir. İmza merasimlerinde hiç tanımadığı, bir daha bir araya gelmeyeceği insanlara cafcaflı sözler yazmakla Allah’a asker olunmaz.
Bütün bunlar batıldır ve aslında şeytana asker olmaktır.

Xxxx

Mehmet Akif, Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecek’ diyordu. Bildiren bildirir. Bilinmek insanidir ama içinde şeytaniliği de ihtiva eder. Şuur ile yaşanmayan hayatın her yerinde şeytana hizmetkear olunur. İbadet ederken bile. Sevap zannıyla yaptığımız işlerde bile.
Sühreverdi daha 7. hicri yüzyılda bir hikeaye anlatır:
Adamın biri tek katlı, tahta kapılı fakir bir mescide yatsı namazından sonra namaz kılmaya devam ediyor. Gecenin bir yarısında japı gıcırtıyla açılır-kapanır. Namazdaki kişiyi şeytan burnundan yakalayı verir.
‘Bu gelen eşraftan biri, şimdi benim ne kadar takva sahibi olduğumu, ne kadar çok namaz kıldığımı düşünecek ve ikbal verecek’ diye umar. Sabah namazına yakın bir ara verip arkasına bakar. Bir köpek kıvrılmış mescidin kenarında uyuyor.
Adam kendine gelir ve tövbeye döner. ‘Demek ben o saatten beri bu köpeğe beğendirmeye namaz kıldım ha! Diye hayıflanır.
Kendine gel ey insan. Fıtrata hürmet et. Bireysel ibadetleri faaş etme. Mikrofon ve alkış şehvetiyle yaptığın hiçbir şey seni Allah’a asker etmez.

<