RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Sebep-sonuç

Sebep-sonuç ilişkisi daima doğruya yakın açıklamalara yaklaştırır insanı. Ama her şeyin göründüğü gibi
olmaması da unutulmamalı. Yani sebepleri yanlış bellerse kişi, elbette yanlış sonuca da gitmekten
kurtulamayacaktır. Mantıkta iki tür evetleme var. Tümel (genel) evetleme ve (parçalı) tikel evetleme.
Hayatta her şeyi tümel evetlemeye tabi tutamayız. Bazı genel olmayan, özel, kişi, bölge, iklim, çevre
gibi şartların oluşturduğu evetlemeler de vardır. Şimdi bu felsefi, mantıki söylemden nereye
varılacağını muhakkak merak ediyor olmalı insan beyni.
Xxxx
İlim bir İlahi sıfattır. İlimle uğraşan insanlar da, yani ilim yapmaya çalışanlar da Allah’ın İlim sıfatının
tecellisine bir nebze hizmet ederler. İlimin küçük parçacıklardan, oluştuğunu bilmek gerek. Bu küçük
parçalara bilgi denir. Bilgiler toplanır, merkezileşir. Merkeze toplanan bilgiler o halleriyle sadece bir
bilgi birikimi olur. Bu bilgi birikimin ilim olması için işlenmesi, tasnif edilmesi, tekrarlanabilir olup-
olmadığı, sağlamasının yapılıp-yapılmayacağı açıkça belirlenmelidir. Bilgi nereden kaynaklanır ve o
bilginin doğruluğu, esaslığı, hakikati ne kadar ifade ettiğinin denetlenmesi gerekir. İnsanın ilk bilgisi
eşyanın ismidir. Son vahiyde Hazret-i Adem’e çevresindeki eşyanın isminin öğretilmesi uzunca
anlatılır. İlk bilgi isimlerdir. Sonra da bazı edimler, eylemlerdir. Vahiyden alınan bilgilerle devam
edebiliriz. Dünya üzerinde var edilen ilk insan ve onun kaburga kemiğinden yaratılan eşi, zevcesi
cennete yerleştirilir. Onlara nasıl yaşamaları gerektiği, serbest ve yasak olan hareketler de öğretilir.
Fakat Hazret -i Adem’in kaburga kemiğinden yaratılan hazrete (Eva) Havva çok fazla doğru olmaya
gelemez. Onda hafif bir eğiklik vardır. Şeytanın aldatmasına tav olur ve yapmayın denilen fiil yapılır.
İlk bilgiler vahiydir. Yaratanın yarattıklarına talimatlarıdır.
Xxxx
İslam dini inanlara bildirildiğinde hemen her yerde şehir devletleri vardı. Daha önceki peygamberler
de bir şehir halkına gönderilmiş, onlar da putlara tapmayın. Size faydası olmadığı gibi kendisine de
faydası-zararı olmayan şeylere tapmayın. Keainatın, yerin ve semanın yaratanına inanın dediler. Lakin
halkları onlara inanmadı ve hayatlarını son derece yaşanmaz hale getirmekten hatta yüzlercesini
öldürmekten uzak kalmadılar. İslam dini Mekke ve Medine halkına geldi. O iki şehir de ayrı meliklerin
yönetimindeydi. Ama dilleri aynı, yaşama biçimleri aynı idi. Puta tapınıyor ve soyluluk iddialarıyla
onur duyuluyordu. Fakat bir farklılık vardı. İslam dini sadece Mekke ve Medine halkına değil, tüm
yeryüzü insanlarına hitap ediyordu. Böyle olunca İslam dini ile gelen bilgilerin tüm insanlara ulaşması
gerekiyordu. Bunun için seyahat etmek, başka ülkelere ulaşmak, onlara bilgileri aktarmak, kabul
etmeyenlere belli şartlara uymalarını temin etmek işin içine giriyordu.
Xxxx
Bilgi insana ilkin Yaratan’dan geldi ama, Yaratan insana, hayvana, bitkiye bir kader belirlemişti. Her bir
varlık başkasının değil, yalnızca kendi kaderini yaşamak zorundaydı. Her tohumdan çıkacak ağaç, her
yumurtadan çıkacak hayvan, her iki bedenden doğacak yeni beden belirlenmişti. Canlılık derecesi
insanda en yüksekteydi. Beş duyu organı verilmişti ona. Bir de sezgi. Daha önemlisi duyu
organlarından gelen bilgileri ve sezgiyi bir eriyik haline getirerek yeni bilgiler, hatta ilimler yapabilme

yetenekleri vardı. Bu yeteneklerinden dolayı onlara, bir de yük bindirilmişti. İnanmak-inanmamak
tercihi. İnsandan başka bir de ateşten yaratılan cinlerde inanmak-inanmamak yükü olduğu vahiyden
öğrendiklerimiz arasındadır. Ama iman ve ibadet yanında insanın ilim yapması da, bilgi sahibi olması
da ısrarla tavsiye ediliyor. Çünki cinlerde iman ve ibadet zorunluluğu var ama bilgi elde etme, o
bilgileri işleme, ilim haline getirme yükümlülüğü yok.
Xxxx
Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? İlim Müminin yitiğidir, bulduğu yerde almalıdır. İlim çok uzakta olsa
bile gidilip alınmalıdır. Alimlerin kanı, şehidlerin kanıyla aynı değerdedir. Hiç akıl etmez misiniz?
Düşünesiniz diye size nasihat veriliyor. Benzeri ilime, bilgiye, bilgiyi işlemeye teşvik eden, tavsiye
eden, nasihat eden hatta emreden hükümler Kur’an’da da, Hadislerde de çok sayıdadır. İlim hiç
kimsenin, hiçbir kavmin, ırkın, ailenin, milletin, ümmetin malı değildir. İlim sıfat Allah’ındır ve her
insanın onda biraz payı vardır.

<