DOĞAN ÖZKAN

DOĞAN ÖZKAN

Seçim geldi çattı...

Şunun şurasında kaç gün kaldı…

Pazar günü sandığa gideceğiz ve yeni yerel yönetimi seçeceğiz.

Yerel yönetim derken, mahalle muhtarları dahil buna..

O nedenle ciddi bir seçime gidiyoruz…

Ama Sayın Devlet Bahçeli her ne hikmetse seçimi bir referandum havasına sokuverdi.

Seçmen pek farkında değilmiş gibi görünüyor, siyasetin sertleşmesinin ana temel noktası bu.

Erdoğan bu nedenle kent kent dolaşıp oy istiyor..

Ne demişti Bahçeli; Eğer bu mahalli seçimlerde Cumhur İttifakı’nın oyları yüzde 52’nin altına  düşerse Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi tartışılmaya başlanır”

Bu yerel seçimin can alıcı noktası bu.

 Bahçeli bunu neden söyledi. partisinin bekası için mi, yoksa mimarı olduğu, öncülüğünde yaptığı yeni siyasi sistemin varlığını korumak için mi…

Biraz şeytanın avukatlığını yapalım şunu da söyleyelim: Bahçeli, Erdoğan’a AK Parti varlığını, MHP’ye borcu mu  demek istedi…

Aslında bu sözün anlamı; sen beni yaşat, ben seni zirvede tutayım demek oluyor…

Siyaseten doğru bir tercihmiş gibi görünüyor..

İcraatları ve uygulamaları savunmanın bu anlamda geçerli olduğunu söylemek mümkün…

Birde perde arkasındakiler var:  Partilerin arkasında siyasi stratejistler… Kimimiz onlara reklam ajansı diyoruz…

Belli ki hiç parti lideri kendi ağzından konuşmuyor..

Bu kez konuşma metinlerini siyasi danışmanları yerine bu reklam ajansları yazıyor.

Atılan her adımda onların imzası var…

Ama onlarda kazanmak için işi öyle bir noktaya getirdiler ki neredeyse 1955’lere daha da vahimi 1968’lere dönme noktasına kadar gittik..

Siyasi fanatizm bu seçim öncesi doruklara kadar çıktı..

Düğüm Pazar akşamı çözülecek..

Ya yeni ve sert bir tartışma başlayacak veya bir taraf teslim bayrağı çekecek…

Biz ikisinden de yana değiliz…

Siyaset siyaset gibi yapılmalı…

Ve siyasetin temel harcı, demokrasi, demokrasinin temel harcı da saygıdır…

Tevazu ve tahammül ise işin bonusu…

 

<