ŞEHİR HASTANELERİ

TÜRKİYE’NİN ŞEHİR HASTANELERİNE NE KADAR İHTİYACI VAR?

2013 yılında Sağlık Bakanlığınca 6428 Sayılı KÖİ Modeli ile Tesis Yaptırılması, Yenilenmesi ve Hizmet Alınması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un çıkarılmasıyla Türkiye sağlık sisteminde şehir hastaneleri gündeme gelmiştir. 

Peki nedir bu şehir hastaneleri? 

 “Bir sözleşmeye dayalı olarak, yatırım ve hizmetlerin, projeye yönelik maliyet, risk ve getirilerinin, kamu ve özel sektör arasında dengeli bir şekilde paylaşılması yoluyla gerçekleştirilmesi” demektir.   

Kamu Özel İş birliği (KÖİ) modeli ile yapılan şehir hastaneleri, 2017 yılı başından itibaren hizmete açılmaya başlamıştır. Haziran 2018 itibariyle Yozgat, Mersin, Isparta, Adana ve Kayseri şehir hastaneleri hizmete açılmış, 2018 de de Ankara, Bilkent, Elâzığ, Manisa ve Eskişehir şehir hastanelerinin hizmete açılmıştır. Türkiye sağlık sistemi içerisinde en üst düzey sağlık merkezleri olarak planlan şehir hastaneleri, sağlık bölgelerinin mükemmeliyet merkezleri olarak, sadece rutin hastalar için değil aynı zamanda uluslararası hastaların tedavi göreceği üst düzey merkezler olarak düşünülmüştür. Şehir hastaneleri, hasta odaklı olarak kurgulanmış ve hayata geçmiştir. Mekânsal alanlardaki nicelik ve nitelik artışı, her türlü hizmetin veriliyor olması, hasta güvenliğine olumlu etki yapmakla birlikte tıbbi süreçlerin doğru işlemesi noktasında çalışanların eğitilmesi, motive edilmesi ve komiteler vasıtasıyla işletme sürecinin, belli standartlara göre sürekli olarak gözden geçirilmesi, çalışanlara rol verilerek süreçlere dâhil edilmeleri büyük bir önem arz etmektedir.

 “Sağlık hizmetleri sunumunun performansını yükseltmek amacıyla; Aynı kampüs içerisinde, ihtiyaç duyulan, başta tıbbi hizmetler olmak üzere bütün   sağlık hizmetlerinin entegre bir şekilde sunulduğu, eğitim ve araştırma hizmetlerinin her alanda sunulmaya çalışıldığı, teşhis ve tedavide yeni teknolojilerin ve yaklaşımların uygulanabildiği, bu sayede hasta yatış sürelerinin kısaltılmaya çalışıldığı, nitelikli hasta yatak sayısının artırılmasına imkan tanındığı, hastaneler arası hasta naklinin azaltılmaya çalışıldığı, hasta güvenliğinin ve memnuniyetinin artırılmaya çalışıldığı, sağlık turizmi faaliyetlerinin artırılmasına alt yapı sağlandığı, çalışan güvenliğinin önemsendiği, iş gücü ve hizmet kalitesinin artırılmasının hedeflendiği ve bunları yaparken de maliyet etkinliğinin önemsendiği, özel yönetim modellerine sahip dijital ve kompleks niteliğinde akıllı bina yapısında ki hastaneler” Kamu Özel İşbirliği terimi ilk olarak 1950’li yıllarda Amerika’da, Eğitim ve benzeri sektörlerde, kamu hizmetlerinin finansmanında kamu sektörü ile özel sektörün ortak finansman sağlamasını ifade etmek amacıyla kullanılmıştır. Amerika’dan dünyaya yayılan bu kavram, daha çok özel sektörün teknoloji ve araştırma çalışmalarının kamu tarafından desteklenmesi kadar gönüllü kuruluşların sağladığı sosyal hizmetlerin de kamu tarafından finanse edilmesini ifade etmede kullanılmıştır.

Türkiye'de de uygulanmaya başlanan bu sistem şayet iyi değerlendirilir ise çok güzel sonuçlar elde edile bilinir. Belki artık yurt dışında olduğu gibi hastamızı gönül rahatlığı ile hastaneye bırakıp refakatçi olarak yanında durmamız gerekmez. Sadece her gün görüş saatlerinde gidip görebiliriz, artık özel hastanelerinde hemşire, tıp teknisyeni yetiştirdiği düşünülürse buralardan mezun olan çocuklarımız daha rahat iş bulabilirler. Yani bir nevi iş istihdamı da yaratmış olacaktır.

Benimkisi belki bir ütopya ama düşünmeden de yapamıyorum bu işsiz çocuklarımızı gördükçe. Hemşirelik ya da tıp teknisyeni olan iş bulamayan gençlerimiz bu hastanelerde, hastaları karşılayıp, onları yönlendirerek ve hastanın işi bitinceye kadar yanından ayrılmayarak refakat edebilirler. 

Ya da hastanede yatan hastalara refakat ederek hasta sahiplerinin işlerini kolaylaştırabilirler. Çünkü hasta sahiplerinin işi değil ve olmamalıdır da zaten hastasının serumunu takip etmek, bittiğinde hemşireyi arayıp bulmak ve serumu çıkarttırmak ya da kapatmak. Ayrıca ücretini devletten alan devletin elinin, gözünün üstünde olduğunu bilen bu tür personelde daha dikkatli olur. Hasta yakınları da bilmedikleri tanımadıkları hasta bakıcısı olarak ülkemizde çalışan yabancılara da dolar üstünden maaş vermek zorunda kalmaz.

Özel hastane mantığı ile hizmet kalitesinin yükseltilmesi sanki beş yıldızlı otelde kalıyor havasının olması hem ülkemize sağlık turizmi için gelen hastaları memnun eder hem de orada tedavi olan hastaları ve çalışan personeli de memnun eder ki, buda Türkiye’nin sağlık da çığır açması anlamına gelir. Çünkü mutlu huzurlu çalışılan bir ortamda herkesin yüzü gülüyorsa hastalarda sağlıklı hizmet alabilir. Buda demek oluyor ki, Türkiye’nin iyi organize olunursa bu “ŞEHİR HASTANERİNE” çok fazla ihtiyacı var.

<