Osman Güvenir

Osman Güvenir

SES KİRLİLİĞİ ÇIĞRINDAN ÇIKTI

Ülkemizde yaşanmakta olan ses kirliliği gerçekten çığrından çıkmıştır.
Sanırım benim gibi nice insan ses kirliliğinden çıldıracak derecede rahatsız
olmuş ve olmaktadır.
Uzun zamandan beri kaleme almak istediğim “Ses kirliliği” konusu, Meclis
Başkanı Sibel Siber’in de basına çok önamli açıklamalar yapması münasebeti ile
yeniden gündemime geldi.
Sibel Siber sadece ses kirliliğine değil, aynı zamanda deniz kirliliğine de
parmak bastı. Demek oluyor ki, bir yerlerde kabul edilmez işlemler veya lakaydi
davırlar varmış ki, Sibel Hanım bayağı bu konuya asıldı.
Sibel Siber konuya hem yasal şekli ile, hem de sosyolojik ve idari yönü ile
ele alıyor. Bakınız Sibel Hanım nelere parmak basmış...
“Ses ve deniz kirliliği konusunda denetimlerin yetersiz kalması,
tüzüklerin de güncellenmemesinin yarattığı karmaşa, otorite boşluğu ve ceza
uygulamalarındaki caydırıcılık gerçeğini bize gösterdi. Derhal bu boşlukların
doldurulması ve ülkemizde yaşanmakta olan ses ve deniz kirliliğinde gerekli
yasal işlemlerin zorunluluğunu getirdi.”
Şayet siz gecenin geç vakti, saygısız ve kendini bilmez motosiklet ve üç
tekerlekli araçların gürültüsünden uyanırsanız, herhalde ana avrat söversiniz. O
motosikletlerin çok özel eksozları ve sırf gürültü çıkarma aksamları vardır. O
nedenle bu türdeki araçları kullanarak ses kirliliğine sebebiyet veren kişi veya
kişilere gerekli cezai müeyyideler uygulanmadığı sürece, daha çok şeyler
gelecek başımıza. Motosikletler araçlarının balarisleyip zevklerini yapacaklar,
sizler de yataklarınızda, hatta en derin uykunuzdan dik yukarı fırlayacaksınız ve
hiçbir şey yapamayacaksınız.
Gerçekten ilgili yasa ve tüzüklerde icab eden tadilatlar yapılmadığı
sürece, şu motosiklet magandaları hepimizin hayatını alt üst etmeye devam
edecekler.
Bazı geceler misafirlerimizle balkonumuzda otururken, kulaklarımızı
yırtarcasına bir motosiklet gelip geçerken, insanın fıttırası gelir. İşte o an neler
neler geçmez ki aklımızdan. Yani katil olmak hiçtendir. O düşüncesiz sürücü
beyinlerimizi oyarak hayatımızı alt üst ettiği an, ne yalan söyleyim bir tabanca
al, düş o düşüncesiz sürücünün peşine ve kuş avlar gibi vur onu motosikletinin
üstünde, diyesim gelir.
Yani ses kirliliğinden katil olmak...
Bazen o sürücülerin yarattığı gürültüden bir de küfür savururuz hepimiz
de. Hatta beddua bile ederiz. Ne deriz? “Geber!” deriz herhalde. Öyle bir
sürücü süratli motosiket sürmesinden ötürü hayatını kaybettiğinde, sanırım,
“Su destisi su yolunda kırılır” der insanlar.

Sibel Hanım’ın değindiği çok önemli birşey vardır ki, o da ses ve deniz
kirliliğine karşı denetimsiz ve lakayt kalmamızdır. Tabii ki caydırıcı önlemlerin
alınması da çok önemlidir. O caydırıcı önlemler de mutlaka yasa ve tüzük
tadilatı ile olur.
Şu anda gerekli yasal düzenlemeler için meclis alt komitesi çalışma
halindeymiş.
Yasal düzenlemelerle birlikte çok yüklü para cezaları ve buna ilaveten
trafik puvan eksiltmesi hayata geçirilirse, belki bu memleket adam olur, diye
düşünüyorum.
Hele bir o noktaya gelelim bakalım...
Hele bir yürek ve cep yakan ağır cezalar gelsin ve uygulamaya girsin
bakalım, bir kere daha kirlilik yaratan insanlar bir kere daha aynı seviyesizliği
yaparlar mı?
Sadece bunlar mı bizi rahatsız eden ve ülkemizin onuru ile oynayan
insanların kirlilik yaratmaları? Elbette değil. Şayet siz ormanın ortasında piknik
yapıp, bütün rezilliğinizi orada bırakıp giderseniz, mutlaka şu veya bu şekilde
kanun sizin ensenize yapışacaktır. Sahil şeridinde de kirlilik yaratanları da iyice
cezalandırmak lazım.
Bütün bunların üstesinden gelmek için, herhalde piknik alanlarına ve deniz
şeritlerine kameralar yerleştirmek gerek.
Büyük ülkelerde “Çevre polisleri” vardır. Ama maalesef biler henüz o
çağdaş seviyeye çıkamadık.
Arabada giderken sokağın ortasına pet şişe veya sigara pakeri atan var mı,
onu da takibe almalıyız.
Maalesef “Çevre Yasamız” var ama “Ç”nin zerresini hayata
geçiremiyoruz. Olası bir yasa tadilatında, herhalde bölge belediylerine de iş
düşecek şekilde önlemlerin de alınarak gerekli yasal düzenlemeler
yapılmalıdır.
Herhalde İstanbul’a gittiğinizde o tertemiz caddeleri, güzelim parkları ve
toplu yaşama kültürünü görürsünüz. İstanbul’un nüfusu sanırım 20 milyon
civarında veya fazladır. Ama bizim şu minnacık adamızın nüfus saysısı dört yüz
bin gibidir. Bizler şu nüfuscuğumuzla memleketimizin temizliğini
sağlayamıyoruz, ama koskoca İstanbul kenti, pırıl pırıl göze çarpıyor.
O zaman soruyorum... Bizler çevre konusunda ne zaman adam olacağız?
Şu motosiklet magandalarından ne zaman kurtulacağız?

<