SEVGİLİLER GÜNÜNDE “TARİFSİZ AŞKLAR…”
SEVGİLİLER GÜNÜNDE “TARİFSİZ AŞKLAR…”
Duygunun bulunduğu yerin kaynağını aşk besler. Şimdi buradan şöyle bir sonuç çıkar:
“Beyin aşkı” dışlıyor mu?
Beyinle duygu arasında sıkışıp kalan aşkın tarifi, “nedir öyleyse?”
Sevgililer gününe baktığınızda şairler, besteciler, şarkıcılar, tam kadro seferber olmuş halde aşkı, duygu seline çevirirler. Günün önemini belirten kalp çizimlerini ise beyin şekillendirir. Aşk, beyin literatürüne girince kalbin ağaç gövdelerine motive edilmesiyle kan dolaşımı hızlanır. İnsan “haz duyguları”nın doruk noktasına çekilir. Aşkı nasıl algıladığını beyinde ve kalbinde hisseder. Sevginin öz kaynağı bu noktada aşkın, bir beyin işlevi olduğunu kabul eder. Bu hallerde akıl karışıklığı yaşanmaz. Sahnede başrol oyuncusu aşktır. Sevgililer genelde kalplerini savunurlar. Beynin aşkı okuma yeteneğine kimse önem vermez.. Beynin doğasının dışında doğan aşk, işte böyle bir şeydir.
Aşk acıtsa bile tesellisi, savunması hazırdır:
“Gülü seven dikenine katlanmalıdır.” diyerek iç dünyasını bununla avutanlar pek çoktur.
Toplumsal farkındalığı hesaba katacak olursak, aşkın tarifi yoktur. Temeli olmayan dipsiz, gelip geçici bir duygudur. Yani siz, hastalandığı vakit doktor tedavisi olmayan aşk duygularına ömür kazandıramazsınız. Hisler, gelip geçici bir döneme kaydığında, ilk önceleri acılar kabarır, daha sonraları diner ve kaybolur.
Bu bakımdan aşk öncelikle beyine yerleştirilmeli, kalbe zaman tanınmalıdır. Bilmeceyi çözmekte başarılı olamazsanız durumu kötüleştirirsiniz.
Sevgililer Günü için eski bir duvar yazıtında yer alan şu öğüdü hatırlatmak isterim:
“Aşka burun kıvırma sakın. O çöl ortasında kalmış çimenli bir yer gibidir..”
Aşkın hala tarifini bulamamış olanlara, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmadan kalple beyin arasında güvenli bir istasyon saptamalarını öneririz. Artık her şeyi düşünüp bir sonuç çıkarmak elinizdedir. Bazıları da aşkın yaşı yoktur, aşkın gözü kördür, derler. Bu da adı kötüye çıkmış bir “aşk” tarifidir. Unutmayalım, füzelerle gezegenlere aşk taşınmıyor..
GÜL VE DİKEN
Sevgililer gününü kutlayan kutlaya üç uzun yılı doldurmuşlardı.
Günün birinde evlendiler. Adamın gözü görmüyordu. Aşkın gücü ikisini hayat arkadaşı yapmıştı. Zamanla aralarında şiddetli geçimsizlik yaşandı. Kadın huysuz ve geçimsizdi.
Dostlarından biri adamı teselli ederken şöyle dedi:
“Herkesin karısı biraz huysuzdur. Onların yanında senin karın gül gibi..”
Adam cevabı yetiştirdi:
“Görmediğim için rengini, biçimini söylememem. Ama, gül olduğu besbelli, dikenlerinden anlıyorum..”
AŞK HEDİYESİ
Sevgililer gününe önem veren bir aile hayatları vardı.
Yıllar sonra Sevgililer Gününe bir gün kala kadın kocasına:
“Yarın sana sürpriz bir haberim var” dedi. Yarın Sevgililer Günü… Bu nedenle yarın bulaşık yıkamayacaksın.. Yarın dışarı çıkıp, başbaşa yemek yiyelim, günümüzün tadını çıkaralım..”
DÜŞÜNDÜREN SÖZLER: “İnsanların elinden hayalleri alınacak olursa, başka ne zevkleri kalır.” Foostenelle