CEMAL KARABAŞ

CEMAL KARABAŞ

SİMİTÇİ TEZGAHINA    KAYYUM

Bu sütunu izleyenler , Beşiktaş Barbaros  meydanında kaykay yapan çılgın  gençlerden ve

meydanın  kuzey batı  çıkışında bekleyen bir simitçi tezgâhı ile  bu tezgah  çevresinde  cereyan eden

bazı olaylardan sık sık bahsettiğimi hatırlayacaklardır.

Bir simitçi tezgahının  ve bu tezgah çevresinde cereyan eden olayların  bunca  iş içinde nasıl  bir

 kıymeti harbiyesi olabilir, diyene   mühim bir  adamın  “ özel olan,  en geneldir “  sözünü

hatırlatırım.

Uzunca bir süre ev ile iş yeri güzergahındaki simitçi tezgahları daima ilgimi çekmiş, haklarında

tuttuğum gizli notları efkar-ı umumiye nezdinde paylaşmışımdır.

Ancak  uzunca bir süre bu sorunu boşladığımı fark ettim.  

Esasen   simitçi esnafınım sorunu hepimizin sorunudur. Çünkü , simit beslenme ihtiyacımızın

mühim bir şubesini teşkil eder. 

Simit , aç gezip tok sallanan   fukara halkın sofrasında bugün de ayrıcalıklı yerini  koruyor.

Daha bir ay önce bir lira olan bir simit birden bire  yüz yirmi beş kuruşa yükseldi.

Gene Beşiktaş rıhtımının  simitçilerinden  biri, simidi yetmiş beş kuruşa satmakta ısrar edince

 birdenbire ortadan kayboldu.

Bir sabah , sisli denizleri yara yara  gelen motorların yolcuları Beşiktaş’a  intikal edip  ellerinde

 sıkıca  tuttukları yetmiş beş kuruşla mezkur  tezgaha yaklaştıklarında hayal kırıklığına uğradılar.

Tezgah gene aynı tezgahtı, lakin simitçi değişmiş , camına da    “bir  lira”  yazılı bir kağıt

iliştirilmişti. 

Öyle anlaşılıyordu ki , bu halk kahramanı, yapmış olduğu  simit rekabeti  savaşlarında yenik

düşmüştü!..

Konuyla ilgisi olması gereken halkçı belediye başkanı araştırma yapıp halka  bir  açıklama

yapma gereğini duymadı.

Laf orada değil...

Laf meydanın mutena çıkışına zincirle  zabt edilmiş bulunan garip  simit tezgâhında...

Vapurdan inip Deniz Müzesi önünden Dolmabahçe Sarayı’na ya da Bahçıvan Mahallesi’ne

doğru yürüyenler bu simitçi tezgahı önünden geçenler bu simitçiyi ya  görmezler ya da görmezden

gelirler.  Tenezzül edip gördüklerinde  nadiren  su  veya simit alırlar. Bu sebeple   tezgah sürekli kriz

içindedir.

Gece el ayak çekildiğinde tezgah civarı   “bali” , “tiner” çeken bazı serseri takımının mekanı

olurdu.Sabah   tezgahın önünden geçenler  çiçekli yorganlarıyla istirahata çekilen bu berduşları

görürdü. 

Geçen gün gene mezkur yerden geçiyordum.  Kısa boylu, başı kabak, şöyle otuz-otuzbeş

yaşlarında , sigara içmeyen geniş ceket eteği  dizine , ceket kolu baş parmağına kadar  uzanan topalak

 bir adamın tezgahı sahiplendiğini  görünce  sevindim. 

Tezgahın içi simit ,  iki üç düzine de su kolisi vardi.

Maksat muhabbet olsun  diye   adama yüz yirmi beş kuruş verip  bir simit aldım. Adam simiti ,

peçeteyi ve   “ afiyet olsun ” dileğini  bir poşete koydu.  Teşekkürle mukabele edip  “ işler nasıl

gidiyor “ diye sorduğumda cevaben; 

-Allah’a şükür iyi, yalnız su gitmiyor , dedi. 

Oysa beyanının aksine  adamın suyun yanı sıra  simit satışı da  iyi gitmiyordu. Sabahki simit  

akşama, belki de devrisi güne kalıyordu.

***

Akşam vaktiydi, rıhtıma doğru yürüdüm. Döndüm  simitçiye baktım .Hayret,  o da sandalyeye

yan oturmuş bana  bakıyordu. Yüzümü çevirdim; havaya baktım. Hava kapalıydı. 

Çılgın gençler kaykaylarıyla beton merdivenler üzerinden uçarak, duvarlardan kayarak

eğleniyorlardı. 

***

Portakal rengi saçıyla iri kara gözlü rıhtımdaki simitçi  kız  tezgahını terk edip bir yerlere

gitmişti... Hüzünlendim... 

Başı kabak, ensesi geniş,  kareli ceketli  bu müteşebbis ;  krizi fırsata çevirebilecek;   iflastan

kurtulabilecek miydi ?

Bu  tezgahta işler  hep  böyle gidecekse  buraya bir  kayyum atanmalı (!) diye düşündüm...

<