SİYASAL ÇÖZÜM
Büyük ATATÜRK’ten sonra Cumhuriyet tarihimizde Devlet Yönetimi’nin başına gelen, rahmetli olan A. MENDERES, S. DEMİREL, B. ECEVİT, N. ERBAKAN, R. T. ERDOĞAN dönemlerinde darbeler, muhtıralar, kalkışma ve koalisyon yönetimleri nedeni ile siyasi ve ekonomik istikrar sağlanamamış, dolayısı ile Ülkemiz istenilen ve arzu edilen seviyede kalkınamamıştır.
Osmanlı Devleti zamanında yapılan 16 ihtilal ile Osmanlı’nın ekonomisi bozulmuş ve Osmanlı toprakları işgale uğramış, büyük mücadeleler ile yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti bu günlere gelmeyi başarabilmiştir. Ancak Cumhuriyet döneminde de ihtilâller devam etmiş, ihtilâlcilerin Anayasa ve seçim sistemleri ile Ülkemiz yönetilmeye çalışılmış, maalesef muvaffak olunamamıştır. Yöneticilerimiz bu sistemin adil olmadığını ve değişmesi gerektiğini vaat etmişlerse de buna yeterince muvaffak olamamışlardır. Bu gün bile, Başkanlık Sistemi’ne geçilmiş olsa da, aynı Anayasa ile yönetilmekteyiz. Yepyeni bir Anayasa yapmak mümkün olamamıştır. Tek çözümün sivil bir Anayasa yapmak olduğu anlaşılmış ise de, iktidar ve muhalefetin bir araya gelebilmesi mümkün olamadığından, bu güne kadar yeni bir Anayasa düzenlenilememiştir. Önümüzdeki seçimlerden önce iktidar ve muhalefet partileri başta olmak üzere ilgili kurum ve kuruluşlar bir araya gelerek çağın icaplarına uygun bir Anayasa ve seçim sistemi yasası çıkartma yoluna gidilmelidir. Aksi takdirde, eski tas, eski hamam devam edecek, Ülkemiz zaman kaybedecek ve problemler halkımızı daha da mağdur edecektir. Önemli sorunlarımızın çözümü siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması ile mümkün olabilir. Bu da ancak geçmişte ülkemize hizmet etmiş, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş, devlet adamlarımızın yıllardır ifade ettiği gibi adaletin sağlanması ile mümkün olabilir.
Türkiye’de adalet sisteminin doğru işlemediğine dair şüpheler gündemdeki büyük mevzularda değil, en ufak hususlarda dahi kendini belli ediyor. Hiç şüphesiz yargının bağımsızlığı ve güvenirliği uzun zamandır tartışma konusu. Topluma kaliteli hizmet verebilmek için, yargı hizmetini verenler kendi sorumlulukları ile baş başa bırakılmalı ama aynı zamanda sorumluluklarının ne olduğu tarif edilebilmelidir.
Yargı mensupları elbette bağımsız olmalı ama günün sonunda hesap vermelidir.
Adalet Yüksek Kurulu kurulmalı. Bu kurum toplumun tüm kesimlerini temsil edecek, kuruluşunda öyle düzenlenmeli, kimse tek başına ya da bir koalisyonda nüfuz sahibi olmamalıdır.
Kararlar gerekçeli olmalı, her karar sıradan bir vatandaş tarafından bile dava edilebilmeli böylelikle toplumun yargıya olan güveni sağlanmalıdır.
Ülkemiz ihtilâl yasalarından kurtarılmalı. Hukukun üstünlüğünün sağlanması halinde, hiçbir kurum ihtilâl yapmaya cesaret edemez.
İhtilâl yapanlar, devleti yönetmeye sıra gelip zorlanınca, bu işi bilen birini araştırır, bu işi en iyi bilen kişinin altı defa hükümet kurup yönetmiş ve lâkabı bir bilen olan S. DEMİREL’e başvururlar. Ağzı ihtilâl’den çok yanmış olan S. DEMİREL konuşmaktan çekindiği için “Ben size bu meseleye çözüm olarak bir fıkra anlatayım.” der. Ders verici tarihi fıkrasını anlatır. “Bir aile trafik kazası geçirir. Aile reisi vefat eder. Ailenin tek çocuğunun durumu çok kötüdür. Kazadan yara almadan kurtulan genç ve güzel kadın, çocuğunu kurtarabilmek için tavsiye üzerine bu işi iyi bilen bir doktoru bulur ve randevu alır. Sırası geldiğinde doktor çocuğa ve anasına bakar. Genç ve güzel kadının muayene odasına geçmesini ve soyunmasını ister. Çocuğunun iyileşeceğine inanan kadın odaya girer ve soyunur. Doktor da içeri girip soyunmaya başlayınca hanım “Doktor ne yapıyorsunuz, ben değil çocuk hasta.” deyince, doktor “Ben çocuğun halini gördüm, bunun tek çaresi bu çocuğun yenisini yapmaktır.” der.” İhtilâlciler bu fıkradan ders çıkarıp, yaptıkları hatayı anlayarak, seçime giderler ve yönetimden çekilerek kışlaya dönerler.
HAFTANIN SÖZÜ
Bilen bilmeyene öğretmeli.
Bilmediğini bilmeyen uyandırılmalı.
Bir bilene danışılmalıdır.
Sağlıcakla kalın.