SİYASET ETME ARACI OLARAK İSLAM

İslam, ortaya çıktığı 6. Asırdan beri, sadece bir ibadet ediş biçimi, bir ahlak düsturu olarak kalmamış aynı zamanda devletin kurumlarından bireyine kadar her bir parçasına kendi rengini vermiş, her alanını kendi kuralları ile kuşatmıştır. Hatta öyle ki, öncelikle Emevi daha sonra Abbasi hanedanlığı dönemleri, (“halife” ünvanının da büyük rolüyle beraber) İslam ile devletin ayrı birer alan değil birbiriyle karışmış ve homojenleşmiş yapılar olduğunu görmek için önemli dönemlerdir. Tıpkı 11. Yüzyılın önemli İslam teorisyenlerinden Maverdi’nin dediği gibi “din ve devlet birbirinden ayrılmaz ikizlerdir.” [1]

Türkler de İslam’ı kabulleri ile beraber devlet geleneklerini İslami kurallara göre biçimlendirmiş karşılığında da onu bir siyaset etme aracı olarak kullanmıştır. Bu pragmatik tutumun örneklerinden ilki, İslam’ın, hükümdarların kişisel karizmasına hem dünyevi hem de ruhani bir nüans katmasıdır.  Bu nüans, sultanın halk nezdinde meşruluğunu kolaylaştırmıştır. En bilinen örneğiyle, Osman Gazi’nin Şeyh Edebali ile yakınlığı ve onun kızıyla olan evliliği gayet politik bir tavırdır. 

İslam’ın siyaseten kullanıldığı diğer sahalardan biri, savaşçı Türklerin fetih ile ele geçirdiği topraklara cihad ve gaza altında meşruluk sağlamasıdır. Halifeliğin dolayısıyla İslam’ın temsilcisi misyonunu üstlenen her devlet kendi toprakları dışına yani Darü’l Harb’e yönelik yayılmacı siyaseti cihad ve gaza ile kamufle etmiştir. Özellikle Osmanlı dönemine göz atıldığında, sultanlar topraklarına göz diktikleri beylikleri, kendilerinin balkanlardaki cihad ve gaza fetihlerine balta vurdukları gerekçesiyle ortadan kaldırmıştır. Bu politika Osmanlı’nın son demlerine değin kullanılmıştır. Mesela Sultan Abdülhamit döneminde, padişahın halifelik ünvanını kullanarak yapmak istediği İslam dünyasını birleştirmek değil, Batı’nın tahakküm kurduğu İslam ülkelerinde Batı’ya karşı bir fikir birliği sağlamaktır.

İslam’ın sultanlarca son kullanım alanı, kendilerine karşı gerçekleştirilen direnişlerin Rafızi yani “zındık” olduğu gerekçesiyle kolayca bertaraf edilebilmeleriydi. Bununla ilgili hepimizin bildiği örnek 16. Yüzyılda Safevi propagandasını yürüttükleri gerekçesiyle Türkmenlere yönelik olan, onları zındık ilan eden fetvalar çıkartılmasıdır. Bu fetvalar tamamıyla siyasal fetvalar olup, İslam’ın siyaset oyununa ne denli alet edilebildiğinin en güzel örneklerinden birini teşkil etmektedir.

-----------------------------------------

[1] Detaylı bilgi için: Ahmet Yaşar Ocak: Selçuklular- Osmanlılar ve  İslam

 

 

<