FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

SİYASETTE KUTUPLAŞMA VE DÜŞÜNCEYE SAYGI

İktidarı ile ve muhalefeti ile biz hepimiz bu milletin evlatları olduğumuz halde bu kutuplaşma niye?

Ciğerlerimizi yakan orman yangınları ve yeniden yükselişe geçen korona virüsün uzun zamandır hayatımızdan çıkmasını beklerken, ard arda meydana gelen sel baskınları, enflasyon ve işsizliği arttırmışken biz neden bu kadar büyük bir siyasi kutuplaşmanın içine giriyor, eleştirilere tahammül edemiyor, öfkeden deliye dönüp bir birimize hakaretler ediyoruz.

Olimpiyatlarda altın madalyasını Cumhurbaşkanına hediye ettiğini açıkladığı için Busenaz SÜRMENELİ ile gümüş madalya kazanan Buse Naz ÇAKIROĞLU’nu ayırmaya kalkıyorsak, ikisi de gurur kaynağımız, bu iki sporcumuzu da kutuplaştırmaya çalışıyorsak artık biz ne zaman böyle bir millet olduk, biz böyle bir millet değildik, depremlerde, sel ve yangınlarda, canı pahasına mücadele eden insanlarımız, kahramanlık destanları yazan asil milletimiz, neden bu derecede kutuplara ayrılıyor?

Yangınlarda o kadar insanımız, hayvanlarımız, ağaçlarımız yandı. İnsanlar evsiz ve yuvasız kaldı. 

Bu siyaseti neden böyle kan davasına dönüştürüyoruz? Her şeyden önce doğal afetlere karşı olduğu gibi sağduyulu olmalıyız.

Bunca felaketlere karşı mücadele verirken: “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?” ve “Erken seçim olmalı mı, olmamalı mı?” konuları tartışılıyor.

Milli ittifak partilerinde genel başkanların koltuğundan kalkmasını gerektiren bir durum oluşursa, iki partide de genel başkanlık hesaplaşmaları başlayacak. Siyasi istikrarın bozulması, enflasyon ve işsizliği daha da arttırmaya sebep olacaktır.

Başkanlık Sisteminde, Cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisinden istifa etmesi gerekmiyor ama Millet İttifakının da Cumhurbaşkanı adayının tarafsız olması gerekiyor.

Geçmişte malum ÖZAL ve DEMİREL’den sonra Mesut YILMAZ ve Tansu ÇİLLER partilerinde genel başkanlar oldular. Ondan sonra partilerinde istikrar sağlanamadı. Kendileri Genel Başkanlıktan ve partileri siyaset sahnesinden gittiler. 

C.H.P.’de ve İyi Parti’de genel başkanlık hesabı yapanlar KILIÇDAROĞLU ve AKŞENER’i destekliyorlar. Genel Başkanları gidince partilerinde kıran kırana hesaplaşma başlayacak ve partilerinde istikrar bozulacak ve bu durum haliyle yapılacak seçim neticelerini de etkileyecektir.

Bu itibarla, siyasi partiler siyasette kutuplaşma tehlikesini dikkate almalı, seçimlere daha iki yıl zaman varken siyasi hesaplaşmaları bir tarafa bırakmalı ve Ülkemizin içinde bulunduğu zor durumlardan kurtulabilmesi için proje üretmelidirler.

Ard arda meydana gelen doğal afetler, sıralamaya dahi konmayacak birbirinden önemli konulardır. Sadece siyasi partiler değil, T.V. ve basın-yayın organları ilgili ve yetkili kurumlar, topyekûn birlik ve beraberlik içinde hareket etmemiz gerekmekte olup, bilerek veya bilmeyerek bundan menfaat umanlara fırsat tanınmamalıdır.

Bu günün katı marjinal, muhafazakâr, modernite ile yani modernliği katı bir muhafazakârlık ile yaşayan insan ile yine aynı şekilde, katı, radikal, muhafazakâr, dindarı buluşturan ortak özellik, anlamın indirgemeci, merkeziyetçi ve şekilci bakış açılarıdır. Bu gruplar, herkesin kendileri gibi düşünmesini, kendileri gibi yaşamasını ve her konuya kendileri gibi bakmasını isterler.

MEVLANA

Burada asıl olan, farklılıkların farkındalığıdır. Bunu fark eder ve farklılıkları telif edebilirsek, daha bütüncül ve daha kuşatıcı ve daha hoşgörülü bir yaklaşımımız söz konusu olacaktır. Büyük filozof ve mutasavvıf Hz. MEVLANA pergel metaforu bu konuda nasıl olması gerektiğini insana, eşyaya tam varlığa karşı İslam’ın kuşatıcılığını ve hoş görüsünü veciz bir şekilde anlatmaktadır:

“Pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağı ile yetmiş iki milleti dolaşırım.”

İnsanlara baktığımızda fiziklerini, parmak izinden, göz yapılarına, ses tonlarına, gen yapılarına kadar dilleri, renkleri v.b. pek çok yönlerinin birbirinden farklı olduğunu görürüz. Elbette bu kadar özenle yaratılmış varlığın göz bebeği olan insan, düşüncede, anlayışta, üretmede, özgürlüklerini ortaya koyacaktır. Bu bakış açısı, aynı zamanda inkişafın, gelişmenin ve medeniyet oluşumunun hareket noktası olmuştur. Hz. MEVLANA’nın deyişi ile “Dondurmadan ve bulandırmadan olası sağlamak olmak görevimiz. Ayrışmak, didişmek, bölünmek ve parçalanmak değil.”

İSMET İNÖNÜ’NÜN VE SÜLEYMAN DEMİREL’İN DEVLET ADAMLIĞI

Birinci Körfez Savaşı sonrasında Süleyman DEMİREL, Cumhurbaşkanı Turgut ÖZAL’ı hedef alarak: “Çankaya hıyanet ve delalet içindedir.” demişti. Turgut ÖZAL, Süleyman DEMİREL aleyhine tazminat davası açtı ve 10,000,000 TL ödemeye mahkûm etti. 

Bunun üzerine Süleyman DEMİREL’e “ÖZAL’a tazminat ödemeye mahkûm mu oldunuz?” diye sorulduğunda DEMİREL: “T.C. mahkemelerine teşekkür ediyorum. T.C. Cumhurbaşkanının hıyanet ve delalet içinde olmadığını ortaya koyduğu için. Benim için önemli olan budur.”

DEMİREL, büyük bir devlet adamıydı. Devlet adamlığı dersi verdi. Onun için 6 defa gidip 7 defa gelen tek liderdir.

İSMET PAŞA’da büyük bir devlet adamıydı. Başbakan, resmi temaslar için yurt dışına çıkınca, hükümeti eleştirmezdi. 

Bu örnek insanları, rahmet ve saygı ile anarız.

DÜŞÜNCEYE SAYGI

Kelimeler, ah o kelimeler,

Ne büyülüdür, aslında.

Bazen dokundurmazlar kendilerine,

Çok muhatabın zihninde karşılığı yoktur.

Ya da siz dokunamazsınız muhatabın kavramlarına,

Zira aynı telden çalıyorsunuzdur.

Hele bir de gözlük takmışsanız,

Sadece yakını gösteren bir gözlük.

Mümkün mü artık uzağı görmek?

Bazen bir ideoloji de olabilir o gözlük.

Yanılmazlık, hata yapmamak, yani mükemmellik,

Yalnız yüce Rabbi’mize aittir.

Peygamberlerin dahi yanılabildiklerini ancak o konuda hemen Yüce Allah tarafından uyarıldıklarını en temel kaynak eserlerimizde görmekteyiz.

En büyük referansımız yüce Kuran’dan;

“Ey iman edenler, bir fasıla size haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz”

Düşüncelerimizden vazgeçmek zorunda değiliz, ama başkalarının fikirlerine saygı duymak zorundayız.

Kabul etmesek dahi.

VOLTAIRE

Voltaire : “Senin fikirlerine katılmıyorum, ancak, düşüncelerini ifade etmen için sonuna kadar savunurum.” 

Eleştirmeyecek miyiz? Elbette eleştireceğiz. Saygı sınırlarını aşmadan ve temellendirmek kaydı ile.

Araştırmadan farklı kaynakları taramadan, kendi doğrumuzun tek doğru olduğunu iddia etmek ve hatta inat etmek cehaletimizi ortaya çıkarmakla kalmıyor, bizi komik durumlara da düşürmektedir.

NAMIK KEMAL

Namık KEMAL’in veciz sözü:

“Barika-i Hakikat, müsademe-i efkâr’dan doğar.”

“Gerçeğin ışığı, fikirlerin çatışmasından doğar.”

ÂŞIK VEYSEL

Âşık VEYSEL der ki:

“Kim okurdu, kim yazardı, fikir başka başka olmazsa?”

Hz. MEVLANA

Yazımızı Hz. MEVLANA’nın 21. Yüzyıl insanına şifa olabilecek, din, dil, ırk, mezhep, meşrep, sınıf v.b. ayırımı yapmadan herkese kucak açan o veciz mesajı ile bitirelim:

Beri gel, daha beri, daha beri.

Bu yol vuruculuk nereye dek böyle?

Bu hır gür, bu savaş nereye dek?

Sen bensin işte, ben senim işte.

Ne diye bu direnme böyle, ne diye?

Ne diye aydınlıktan kaçar aydınlık, ne diye?

Topumuz bir tek olgun kişiyiz, bir tek.

Ne diye böyle şaşı olmuşuz, ne diye?

DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ

''Düşünce özgürlüğü, farklı düşünceleri ifade etmekte, eşitlik olursa gerçekleşir.''

Sağlıcakla kalın.

<