SİYASETTE TARİH TEKERRÜR EDER
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde tek başına iktidar olan hükümetleri, seçimle değil, darbe girişim çağrışımı ve söylemleri ile, iktidardan düşürmek gelenek haline geldi.
15 Temmuz darbe kalkışması unutulmadan, 104 emekli generalin gece vakti bildiri yayınlaması, darbe çağırışımı olarak değerlendirilirken, bir kısım siyasetçiler de “Bunun darbe değil, özgür düşüncelerini açıklayan yurtsever insanlardır” deniyor. Her halükarda Ülkemizin en önemli meselesi bir tarafa bırakılıp, bu mesele haftalardır tartışılıyor ve emekli generaller hakkındaki hukuki soruşturmalar devam ediyor. Bu mesele de henüz kapanmamış iken ve T.B.M.M.'nin 101. açılış günü kutlanırken ünlü bir siyaset adamının benzetme yaparak 27 Mayıs ve merhum MENDERES'in idamını gündeme getirmesi ve TV ve basın-yayın organları da geçmişte yaşanmış darbeleri tekrar Ülke gündemine getirerek, bu konularda gerçek bilgiye sahip olan olmayan herkes konuşmaya başlıyor.
Hani bir laf vardır: "Ben lafa bakarım, laf mıdır? diye, bir de söyleyene adam mıdır? diye söyleyene bakarım”.
Ben darbeleri bizzat yaşamış ve siyasette uzun yıllar bulunmuş bir insan olarak bilhassa genç nesillerin gerçekleri öğrenmesi için bu darbelerin en önemlisi 27 Mayıs ihtilâli ile ilgili önemli hususları özetlemeye çalışacağım.
Yassıada davaları radyodan naklen yayınlanır, dava konuları Mahkeme Divan üyeleri EGESEL ve BAŞOL tarafından okunur ve davalar görüşülmeye başlanırdı. En önemli dava konuları merhum Celal BAYAR'ın İş Bankası kasalarındaki serveti, merhum MENDERES'in bebek ve külot davaları, Celal BAYAR'ın köpek davası, merhum POLATKAN ve ZORLU'nun görevlerini kötüye kullanmalarıydı. Davalardan sonra Celal BAYAR'ın İş Bankasındaki kasası açıldığında kasada iddia edilen 103 milyon TL değil, vefat etmiş oğlu Refii BAYAR'ın bir tutam saçı çıktı. Köpek davasında ise Celal BAYAR'a Afgan Kralının hediye ettiği ve satılan köpeğin parasının hayır kurumuna bağışladığı, dava sonrası anlaşıldı.
Eskişehir Örfi İdare Komutanlığınca Hükümet erkânını uçak dolusu altınla kaçarken yakaladığı iddiasının asılsız olduğu anlaşıldı.
Bebek ve külot davalarında da iddiaların aksi dava sonrası MENDERES'in avukatı Burhan APAYDIN tarafından ispat edildi.
İstiklal Madalyası'na sahip bir Başbakan'ın ilgisiz iddia ile idam edilerek idam malzemelerinin parasının ailesinden tahsil edilmesi MENDERES ailesini ve Milletimizi derinden yaralamıştır.
23 Nisan günü bu gerçekler yaşayanlarca bilinmesine rağmen bir tarafa bırakılıp Genel Kurul salonunda 15 Temmuz'da bombalanan meclisin 101. açılış yılının kutlandığı bir günde hala darbeleri ve MENDERES'in idamını konuşuyor olmamız ne kadar üzücü bir vaka değil mi?
Böyle bir günde 27 Mayıs'ı konuşmak.
Allah ! Allah !
Böyle bir günde MENDERES'in sonunu konuşmak.
Bu da mı olacaktı?
Korona denen virüs belasını zaten her gün konuşuyoruz.
Böyle bir günde 104 Emekli General nereden çıktı? Bu bildiriyi mi konuşacağız.
Montrö tartışması nereden çıktı? Böyle bir günde boğazları mı konuşacağız?
Bütün bunların yanı sıra hayali kripto dolandırıcılığı konuşulmaya başlamış.
Bir dakika! Hepsini bir tarafa bırakalım 23 Nisan gibi bir muhteşem haftayı Demokrasi tartışmalarıyla kutlayacaktık. ATATÜRK'ün en büyük hedefi olan T.B.M.M.’nin açılışını 101'nci yılda böyle mi kutlayacağız?
23 Nisan çocuk bayramıdır. Ben bu yazımı bu nedenle bu gün yayınlattım. Çocuklara kötü örnek olmamak için.
Görmediğiniz, doğruluğuna inanmadığınız sözleri gençlere anlatmayın.
“Söyleyen sözlere itibar eyleme,
Görmeden sakın söz söyleme,
Bak gör Mevla’m neyler,
Mevla’m neylerse güzel eyler.”
HAFTANIN FIKRASI
S.DEMİREL 19741 ve 1980’de tanklarla, namlularla devrilmişti ya.
Bunun için şu fıkrayı anlatıyor:
-“Şapkayı aldı, gitti “ diyorlar.
-“Şapkayı bırakıp gidecek değildik ya!”
-“Tabi alıp gittik…”
Nasrettin Hoca’nın hikâyesini hatırlayın:
Hırsızlar eşeğini çalmış.
İnsanlar etrafında toplanmış.
Herkes hoca’yı suçluyor.
-“Eşeği bağlasaydın…”
-“Gece uyumasaydın…”
-“Hırsızı yakalasaydın…”
Hoca dinlemiş, dinlemiş:
-“Yahu demiş, iyi hoş da, bu eşeği çalan hırsızın hiç mi suçu yok?”
TARİHE GEÇEN SÖZ: “GÜLDÜRMEYİN BENİ”
12 Mart 1971'de S.DEMİREL generallerin sert bir muhtırası sonucu Başbakanlıktan istifa etmişti.
S.DEMİREL'in gidişinden sonra Prof. Dr. Nihat ERİM muhtıracı generallerce getirdiği Başbakan oldu, İçişleri Bakanlığı'na İsmail ARAR atandı.
Gazeteciler sordu:
-“Sayın ARAR, DEMİREL'in yeniden Başbakan olma ihtimali var mı?” İçişleri Bakanı İsmail ARAR cevap verdi:
- “Güldürmeyin beni.”
O günlerde bu sözler gazetelerde manşet oldu, ama tarih bu sözü söyleyenlere güldü.
S.DEMİREL 8 yıl sonra yeniden Başbakan oldu.
Bir buçuk yıl sonra 12 Eylül 1980 darbesi ile ikinci defa devrildi, siyasi hakları elinden alındı.
Mücadele etti. 1987'de siyasi haklarını geri aldı. 1991'de tekrar başbakan ve 1993'te Cumhurbaşkanı oldu.
Ne günlerdi o günler.
“Keser döner,
sap döner,
gün olur,
hesap döner.”
Sağlıcakla kalın.