METİN ALTINÇEKİÇ

METİN ALTINÇEKİÇ

SOKAK HAYVANLARI

Değerli okurlar sizler için bu hafta ne yazacağımı düşünürken, bangır bangır “SOKAK
HAYVANLARI” konusu karşıma çıktı. Bende dayanamadım, bu konuyu ele almaya karar verdim. Şimdi
bazı okurlar, hayvanın mecazi mi? Yoksa gerçeği ifade eder vaziyette mi olduğunu düşünebilir.
Eskişehir de, çekirdek yiyip sokağa atanları anlatmak için eşek heykeli yapılmıştı mesela. Ama mecazi
olduğunu düşünen varsa, ne Eskişehir Belediyesinin göndermesini anlatacağım, nede sokağa
çıktığında hiç utanmadan kocaman bir ağız dolusu sokağa tüküren insanları anlatacağım bu yazıda.
Keza bir insanın başka bir mahlûkata benzetilmesini doğru bulmadığım gibi, herhangi bir hayvanın da
insanın kötü, pis, iğrenç şeyler yaptığında, sanki tüm pislikleri hayvanlar yaparmışçasına suçlanmasını
da doğru bulmuyorum.
Ben genel de haberleri, internet üzerinden takip eden biriyim. Köşe yazılarım da bir o kadar
internetten binlerce insana ulaşmakta. Bu beni memnun ettiği gibi, her hafta daha güzel şeyler yazma
isteği uyandırıyor. Ama internet medyasında tek yazısı bulunan ben değilim. Dolayısı ile diğer
haberleri, gündemi de takip etmek zorundayım. Haberlerden, bir sonraki haberlere geçerken, 2 gün
üst üste benzer konulu haberlerle karşılaştım. Bir tanesinde sokak köpeklerini toplayan belediye
görevlisine karşı amansız bir mücadele veren mahalle halkını anlatıyor. Hanımefendi şu iddiada o
köpekleri alıp zehirliyor musunuz? Onları götürmeyin, biz onlara burada daha iyi bakacağız. Aslında,
ben devletin o köpekleri koruma altına alarak, barınaklarda, sıcak yerlerde, beslediklerini ve sahip
çıkmak isteyenlere de elektrik faturası, ekonomik durum ve bakacak yer gibi şartlar koyduklarını.
Ancak bu şartlara uyulursa canlının teslimatının gerçekleşebildiğini biliyorum. Ben bu tarz barınakları
gezdim. Çünkü benim en sevdiğim hayvanların başını köpek familyası çekmektedir.
Derken ertesi güne geldiğimiz de, bambaşka bir haber okudum, hatta bu haber sosyal medyada
da oldukça ses getirdi. Yurdumun güzide insanlarından bir tanesi, yaralı gördüğü tavuğu iyileştirmek
için önce veteriner arıyor. Ne yazık ki aradığı veterineri bulamayınca, alıyor tavuğu insanların tedavi
gördüğü devlet hastanesine getiriyor. Tek bir derdi var, tavuğa pansuman yaptırmak. Pansumanı ret
eden hastane görevlilerine, insana yapabiliyorsanız bu canlıya da bir pansuman yapabilirsiniz diyor ve
oldukça sıkı bir söz diyaloğuna giriyor. Sonuçta hastane görevlileri kazanıyor. Adamın, temiz yüreği
fevkalade ama devletin hastanesinin, böyle bir işlem yapmasının da suç olduğu unutulmamalı.
Oturduğum bloğun giriş kapısındayım. Tam olarak Blok kapısından içeriye doğru gireceğim. Bir
de ne göreyim, sevimli mi sevimli, bir kedicik. Tam kapıya doğru kendini öyle bir hizalamış ki adeta
kapı açıldı mı içeriye dalacak. Keza kapı açıldığı gibi içeriye daldı. Çünkü akşam vakti, daha da soğuyan
havada apartmanın içi kedi için sıcacık bir konaklama merkezi. Dolayısı ile bunu anlayan kedi fırsatı
değerlendirdi ve içeriye doğru resmen müthiş bir atlama gerçekleştirdi.
Nankör olduğu söylenen kedi, bende ondan sonra içeriye girince, biraz çekinde sonrasında
zarar gelmeyeceğini anlayınca o kadar sevimli, o kadar sevecen bir vaziyette ayağımın etrafında
dolandı ki, dayanamadım yüreğim burkuldu. İçimden bir şeyler yapmak gerekiyor dedim.
İlginçlik o dur ki, o gece pek kıymetli bir arkadaşım arıyor ve diyor ki, haydi iyi insan gel güzel bir
şeyler yapalım. Güzel bir şeyler yapmak kulağa hoş geliyor ama ne yapacağız?
Cevapsa oldukça bomba bir cevap oluyor. SOKAK HAYVANLARI’NA YARDIM EDELİM DİYOR. Hiç
düşünmeden TAMAM dedim. Ama merakla gene ne yapacağız? dedim. Oda dedi ki, marketlerde
mamalar satılıyor. Alacağız ve sokak sokak dağıtacağız. Dünya için, bir şeyler yapmak. Bence tek
kelime ile mükemmeldi. Söylediklerini çok beğendim ve harika dedim. Ertesi gün arabanın arkasına
kilo ile mamaları doldurduk ve hiç üşenmeden, sıkılmadan, sokak sokak gezdik. SOKAK
HAYVANLARINA yemek dağıttık.
Orada o canlılar, bizim yaptığımızdan memnun oldular mı bilemiyorum. Ancak biraz bencillik
olabilir ama ben karşı tarafın memnun olup olmaması ile hiç ilgilenmiyorum. Karşımda ki kim olursa
olsun, ben yardım etmeyi seviyorum. Yardım ettikçe memnun oluyorum ve beni asıl ilgilendiren
şeyde sanırım budur.

2

Değerli okurlar, ben buradan herkese açık çağrı yaparak haydi, tüm İstanbul sokaklarını gezelim
ve yemek dağıtalım demeyeceğim. Diyebilirdim aslında ama demeyeceğim. Ancak en azından
kapınızda ki sokak hayvanlarına, evinizde yemediğiniz bir takım, et, kemik artıklarını ve birazcıkta
suyunuzdan verebilirsiniz ve/veya çok ekonomik olarak satılan mamalardan alabilirsiniz. 1 gün tüm
İstanbul’u tavaf etmek değil de. Her gün, herkes, kendi kapısının önünde ki sokak hayvanını beslese
zaten sorun çözülecektir. Lütfen o sokakta ki hayvanların, aslında dilleri olamayan, bizler gibi
düşünemeyen varlıklar olduğunu ve esasen betonarme bir şehirde hem, soğukta, hem de açlık içinde
kalmış varlıklar olduğunu unutmayın. Onlar yaratılmışların en üstünü olan insanlara ihtiyaç
duyuyorlar. Acizler ve yardıma muhtaçlar bunu aklınızdan çıkarmayın. Değerli okurlarım, insanlığı,
sokak hayvanlarını, doğayı, kısacası her şeyi hümanistçe sevdiğiniz bir hafta diliyorum. Haftaya
görüşünceye dek, hoşça kalın.

<