SOKAK SÖYLEŞİLERİ
Bileği gibi yüreği de güçlüydü Celalettin (Çetin) ağabeyimin.
Hürriyet’te uzun yıllar birlikteydik, daha sonra Milliyet’te kesişti yollarımız. Ses getiren röportajları ile haklı bir ünü vardı bizim mahallede. Sorularındaki zeka parlaklığı, cümlelerindeki kıvraklık ayrı bir lezzet katardı yazdıklarına.
Şimdilerde bir ikisi hariç aynı tadı alamıyorum röportajlardan. Celalettin ağabeyin yazılı basındaki ihtişamı ne kadar uzun sürdüyse, televizyon hevesi ve röportajcılığı o kadar kısa oldu.
Zamanın önde gelen TV kanallarından birinde sokak söyleşilerine soyundu. O kadar iddialıydı ki bu söyleşileri canlı yapacaktı. Söyleşilerinin ilk durakları da sokak satıcılarıydı.
Her şey hazır, kameralar kayıtta o elinde mikrofonu Eminönü Meydanı’nda bir simitçiye yaklaşıyor. Görüntüler muhteşem. Celalettin ağabey, müthiş bir giriş yapıyor, fakirlik ve köylülük edebiyatı derken o inanılmaz soru geliyor ardı ardına!..
“Simitçi…” Kısa bir sessizlik ve “… sen ne satıyorsun?”
Bu soru televizyon röportajcılığında ilk ve son deneyimi oluyor Celalettin ağabeyin…
Erken yitirdiğimiz değerlerimizden biriydi. Gerek gazeteciliği, gerek insancıllığı ile gönüllerimizde ayrı bir yeri vardı. Saygı ve rahmetle anıyoruz…
Konuya meslekten girdik meslekle bağlayalım…
Size çok eskiden esprisi olan, ama şimdi hiçbir anlamı kalmayan bir fıkra anlatacağım.
Öğretmen hanım sınıfta beğendiği bir kız öğrencisine soruyor:
“Büyüyünce hangi mesleği seçeceksin?”
Çocuk açıklıyor:
“Eğer büyüdüğüm zaman göğüslerim Sofia Loren’in ki kadar iri ve güzel olursa, sinema artisti olacağım. Eğer büyümeyip de dümdüz bir göğsüm olursa öğretmen olurum.”
Yavrucak!.. Gelecek zamanları bilemezdi ki… Şimdi artık öğretmen hanımlarımız arasında da uslu uslu öyle bombalar var kiiii… Hangi meslekte olursa olsun hanımlara artık, kendi hanımlıklarına sahip çıkıyorlar… Bravo onlara…
Efendim bir haftayı da tebessümle kapatma hünerini gösterebildiysem ne mutlu bana…
Haftaya görüşmek umudu ile sağlıklar diliyorum efendim….