SON SİMİTÇİ
Beşiktaş'ta Cezayir caddesi çıkışında, Deniz Müzesi’nin köşesinde son simitçiyi...
Son simitçi, akıllılık etmiş Fatih'in gemilerini taşıdığı gibi o da tezgahını caddenin karşısına , binanın bir köşeciğine taşımıştı.
Bundan önceki simitçiler ise çıkışın başında uyuklayarak işsizlikten çoktan pes etmişler, sonunda tarihe karışmıştılar.
Genç, dinamik, otuz otuz beş yaşlarındaydı, tıknaz, kiloluydu. Bir oturuşta beş simiti bir anda yiyebilecek kadar iştahlı görünüyordu.
Tahminime göre askerliğini yapmıştı. İşine dört elle, gayretle sarıldığına göre evde ekmek bekleyeni vardı. Askere gitmeden önce evlendiyse iki çocuğu, askerden sonra evlendiyse bir çocuğu vardı.Rahatlığına bakılırsa tek çocuklu bir ailesi vardı. Karısı da başı içeride , kanaatkar bir köylü kızıydı.
Sağ iseler eğer ; tahminime göre arkadaşın anası ahırda ineğin altını temizliyor, babası ise tarla çit çubukla meşguldü.
Gördüğüm ve şimdiye kadar edindiğim tecrübeyle bu arkadaş işini kuralına göre yapıyor, mavi ameliyat eldiveniyle simitleri özenle tezgâha diziyordu.
Kulağına kadar indirdiği kepinin kenarından saçını üç numaraya kestirmiş. Berberi, bu sağlıklı , yanağından kan damlayan köylü çocuğunun tombul suratını bugünlerde moda olan kirli bir sakal ile toparlamıştı.
Yanaştım, bir su aldım. Tenteli tezgahı, kendi hacmi kadar dışarı taşmıştı. Büyük karton kutunun içine soğuk su şişeleri , meşrubat kutuları doldurmuştu. Bir şişe su aldım. Bir buçuk lira verdim.
Halbuki bu şişe her yerde 1 liraydı. Dert etmedim.
-Benden öncekiler ağızlarını açıp yatıyorlardı, dedi.
Doğru, son simitçi diri biriydi. Sıcaktan , zabıtadan bile şikayetçi değildi.
-Abi, devlet de haklı, dedi. Herkese meydanı boş bırakırsa olmaz...Zabıta gelmeden toparlanırım...
-Başka, dedim.
- Başka, dert çok, der gibi başını salladı.
Yapacak çok şeyi olmadığı apaçık meydandaydı.
Hakkari dağlarında askerlik yapmış , orada terörist unsurlarla çatışmış olabilirdi.
Sonunda sağ salim Ağrı'daki köyüne dönüp ,orada babası evermiş, o da fırsatlar şehri İstanbul'un yolunu tutmuştu..
Velhasılı teferruata girersek yazı uzayacak.
En iyisi bu yazıyı burada keseyim. Bu gayretli arkadaşı, eski mekanın yeni son simitçisini ağır müşterileriyle baş başa bırakayım...