METİN ALTINÇEKİÇ

METİN ALTINÇEKİÇ

SON YAZIMI YAZIYORUM!; BELKİ BİR VEDA, BELKİ DE BİR ARA (FİNAL YAZISI)

Sevgili okurlar, yazıma başlamadan önce Yenigün Gazetesindeki varlığım ile ilgili istatiksel bir rapor niteliğinde bilgi paylaşmak istiyorum. İlk kez, 19 Kasım 2016 tarihinde “İNTERNET OKULLARIN KAPISINA KİLİT Mİ VURDURACAK?”, yazımı yazmamla beraber bugün gelmiş olduğumuz 29 Aralık 2018 tarihine kadar toplamda 2 Yıl 1 Ay 10 günlük bir süre zarfı geçti. Bu ise toplamda 770 günlük bir süre zarfı demektir. Buda Yenigün Gazetesinde, bugün de dâhil olmak üzere sizler için 110’cu haftanın yazısını, son kez yazıyorum demek oluyor. 

Peki, istatistiksel kısmı geçerek, icraat kısmına bir bakalım. Ben bu süre zarfı içinde, gazetem ve sizler için neler yaptım? Ne başarılar elde ettim? Hadi biraz bunları inceleyelim. Öncelikle, yerimden kalkamayacak kadar hasta olduğum günlerde dahi, hiçbir hafta dahi ara vermeden sizleri yazılarım ve fikirlerimle buluşturdum. Peki, bu bir başarı mıdır? Sorusunu sorarsanız ve bende buna hayır başarı değil dersem, tüm basın emekçilerinin hakkını yemiş olurum. Size bir örnek ile anlatacağım, şimdi dizi ve filmleri izlediğiniz zaman belki 40 dakika, belki 90 dakika izliyorsunuz ama bu belki 1 aylık prodüksiyon çalışmasıdır, belki 1 yıl, belki de 2 yıllık ve belki de zamanın haricinde, tahminimizden çok yüksek maliyetli bir proje de olabilir. Aynı mantıkla baktığınız zaman, bir köşe yazarı için, öncelikli sorumluluk o hafta yazacağı konuyu belirlemek, araştırma yapmak, derlemek ve kâğıda dökerek makale haline getirmek. İşte benim de icra ettiğim temel olay bu oldu. O sebeple, tüm gazeteci, basın emekçisi arkadaşlarımı da emeklerinden dolayı öncelikle buradan kutlamak istiyorum.

Sizler için düzenlediğim yazılar ile Kamuyu, Halkı bilinçlendirmeyi esas aldım ve bir şeyleri anlatmaya, öğretmeye gayret eden, bilgi dolu içerikleri tercih ettim. Ancak sizler için her hafta bir konu bulup elimden geldiği kadar derlemiş olsam da ben bunu yeterli görmedim. Dedim ki hayır, daha fazla şey yapmalıyım, sadece bulunduğum yerden dünyaya bakarak değil, başka taraflardan da bakarak yazılar hazırlamalıyım dedim ve akabinde de Türkiye Turnesi yapma kararı aldım. İlk başta ülkemizin Akdeniz ve Ege bölgelerini, Antalya, Muğla İzmir gibi bölgeleri ince ince gezerek ve sizler için yazılar hazırlayarak, resimler çekerek başladım. Antalya sahillerinden, Marmaris’e, Fetiye’den, Bodrum’a ve oradan da Çeşmeye doğru gittim ve gittiğim, gördüğüm, gezdiğim tüm yerleri fotoğrafladım, videoya aldım ve topladığım bilgileri bir not defterine kayıt ettim. Sonra da bunların hepsini derleyerek sizler için köşe yazıları, yapıtlar meydana getirdim. Ege/Akdeniz turundan sonraki durağımı Güneydoğu bölgesi olarak belirledim. Çünkü herkes iyi kötü Akdeniz ve Ege bölgesine az bir sürede olsa da gidebiliyor. Ancak basında ki haberlerden ve ön yargılarından dolayı bazı insanlar bölgeye soğuk bakabiliyordu. Benim amacım bu ön yargıyı kırmak oldu ve bu işte beni en çok etkileyen okuyucu kitlemden olumlu yanıtlar almam ve yazımdan sonra bölge ziyareti yapanların olduğunu görmek oldu. Amacım, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Abaza’sı, Boşnak’ı, Arnavut’u hep birlikte Tek Millet olmuş olmasıdır. Çeşitli etnik kökenlerin hepsinin bir olduğunu ve ülkemizin her yerinin birbirinden güzel olduğunu anlatmak istedim. Bunu da başardığımı, okuyucularım bana hissettirdiler. 

Çünkü Çağla Şikelin sunumlarıyla, Altın Rehber Ödüllerinde “Türkiye’nin En Dikkat Çeken Erkek Gazeteci” ödülüne layık görüldüm. Bu benim iki kez onurlanmama vesile oldu. Birincisi, internet üzerinde yapılan bir ankette vatandaşlarımızın teveccühü ile ben bu ödüle layık görüldüm ve ikincisi de bu ödüle beni aday gösteren ödül organizasyonun teveccühüdür. Tabi ki, Türkiye turnemi bildiğiniz üzere en son Karadeniz turu serisi ile sonlandırmıştım. Karadeniz’de vermek istediğim çok önemli bir mesaj vardı, mesela Sinop ilimizin kilometrelerce uzunlukta kumsal sahilleri olması, bölgenin tamamen doğal bir güzelliğe sahip olması ve bunca güzelliğe rağmen fiyat noktasında ekonomik oluşundan bahis ettim. Yani Sinop’a da, ülkemizin diğer bölgelerine de gidelim demek istedim, yerli turistlerimizin bölgelere gidip, oralarında ekonomisine katkı vermesinin ve oralarda gelişimin olmasının ülkemiz için çok önemli olduğunun vurgusunu yaptım. Bahsi geçen 2 Yıl süre zarfında, siz değerli okuyucularım için tek bir gayem oldu oda, olabildiğince bilgi dolu ve faydalı yazılar vermeye gayret ettim. Her hafta birbirinden özel yazı dizileri ile karşınıza çıktım. İnanıyorum ki, yazılarımla bu işin hakkını verdim. Çünkü eğer sizler, benim yazdığım yazıları okumuyor olsa idiniz, ben 2 yıllık süre zarfında katiyen bu gazete de tutunamazdım. Peki, bugün başlıktan da anlayacağınız üzere, belki bir veda, belki de bir ara yazısı neden?

Sevgili okurlar, öncelikle başarılar kısmında anlattığım gibi, köşe yazarlığı kalem, kâğıt alıp aklınıza gelen şeyi, dümdüz 5 dakika da yazmak değil. Konu bulmak, araştırmak, araştırdığınızı derlemek, kendi yorumunuzu eklemek ve hatasız olması için birkaç kere yazınızı tekrardan okumak yani bir zaman, bir süreç demek oluyor. Yeni yılla beraber yepyeni iş döneminde, yoğun bir iş dönemi başlıyor. Aynı zamanda, İstanbul Üniversite’sinde 3.Üniversiteme başladım ve birçok yeni sektörel eğitimin de içerisinde olacağım. Dolayısı ile bu az uyku ve çok yoğun bir yaşam dönemi demek oluyor. İşte “Belki bir ara, Belki de bir veda” sözcüğü buradan geliyor. Belki ilerleyen zamanlarda fırsatım olursa, bambaşka konularla, belki de Yurtdışını kapsayan bir proje ile sizlerle beraber olabilirim. O günün şartları ve koşulları ne gösterir, bunu sadece bize zaman öğretecek. Ancak şunu bilmenizi isterim ki, sizden gelen birçok olumlu mesaj ve iletilerle beraber, oluşan değerli bir okuyucu kitlesini bırakmanın benim için çok zor ve üzücü olduğunu kalben ifade edebilirim. Bana gazeteciliğin inceliklerini öğreten, Duayen Gazeteci Turgut Fethi ve bu alanda ki çalışmalarımda, bana gazetesinin kapılarını açan Medya Patronum Sayın, Engin Köklüçınar Beyefendi başta olmak üzere, yazı işlerinde daima bana yardımcı olan Songül hanıma, benim için arka planda çalışan, grafik ve sayfa düzeni yapan arkadaşlara. Gazetenin internet sitesinde yazılarımı yayınlayan, gazeteyi basan ve dağıtan arkadaşlara, tabi ki bütün bu işleyişin sürekliliğini sağlayan siz değerli okuyucularıma ve son olarak ta bu yolculuğumda bilinen veya bilinmeyen ama emeği geçen herkese kalben çok teşekkür ediyorum. Bu yazımın sonunda sizlere gelecek hafta görüşünceye dek esen kalın, hoşça kalın diyemiyorum ama belki bir gün tekrardan yine gazetemiz Yenigün’de veya bir yerlerde bir şeyler yazmaya başlayana dek, hoşça kalın, esen kalın diyorum. Elveda……

<