RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Sorgulamayan akıl

Akıl beyindeki faaliyet. Akıl beyin değirmeninin çalışması, Beyin çalışırken kullandığı malzeme beş duyu organı tarafından getirilen algılar, duyumlar, izlenimler, intibalar,bilgiler. Bu ham maddeler gelmez ise beyin değirmeninin taşları boşuna döner. Hammaddeler geldi, beyin değirmeni çalışmaya başladı. İki şeyi birbirine bağlamaya başladı. Bunu yaparken de saçmadan, zırvadan, hezeyandan kurtulmak için kurallar  var. İlkesiz, kuralsız beyin imalathanesini çalıştırırsanız, evet bir şeyler üretilir ama bu üretilen şeyler işe yarayabilir veya yarayamaz.
Üretilen bilginin, düşüncenin işe yaraması için ilke ve kurallara uymak gerek. Mantık denilen kurallar işe yarar bilgi ve düşünce üretmenin kurallarıdır.

Xxxx


İnsan dünyaya geldiği andan itibaren öğrenmeye başlar. Bu cümle yüzyıllarca doğru kabul edildi. Şimdilerde bu cümle eksik hüküm bildiriyor. Burada iki durum var. Dünyaya gelinen an doğumla mı başlar, yoksa ana rahmine düştüğü anda mı başlar? Çünki cenin ana rahminde iken konuşmaları, yaşanan hissiyatı, neşeyi, hüzünü algılıyor. Beslenirken kullanılan gıdadan, solunan havadan, dinlenen müzikten, izlenen televizyon ve filmden etkileniyor. İnsan ana rahmine düştüğü andan itibaren öğrenmeye başlar demek daha doğru geliyor.
Şimdi burada bir soru daha var. Dünyaya gelmek doğumla mı başlar, yoksa ana rahmine düşmekle mi? Ana rahmindeki hayat kız için 270 gün, erkek için 280 gün. Ama ana rahmine düşen her cenin insan yavrusu olarak doğma şansını bulamıyor. 180 günlük olduktan sonra, 210 günden sonra, 240 günden sonra doğanlar var.

Xxxx

Beyni olan, beyninde faaliyet olan yani akıl sahibi olan her zaman soracak, sorgulayacak. Hayatı, Evreni, Allah’ı anlamak için soracak sorgulayacak insan. Sorgulamanın anahtarı soru, Sormak ilmin, imanın, ahlakın, düşünmenin anahtarı. Akıl dolu sorular, mantık kurallarına uyan sorular soranı da, cevaplayanı da yükseklere taşır.
Sorularımıza cevap veren insanlar olduğu gibi, o insanların cevapları da belli kaynaklara dayanır.
İnsanın aklına takılan, merakını çeken, bilgisini artırmak isteğiyle sorduğu her soruyu kim cevaplandırırsa cevaplandırsın, üç kaynak vardır. İlim, Felsefe, Din. Bu üç kaynaktan başka soruları cevaplayan kaynak yok.

Xxxx

Bu kaynaklar her üçü de hayatı, evreni, insanı, bekayı anlatmaya çalışır. Hayat, insan ve evren yaratılmışlarını anlatırken Yaratanı da anlatmak ihtiyacı ortaya çıkıyor. İşte burada bu üç kaynak ayrışıyorlar. İlim sadece hayatı anlamaya ve anlatmaya yanaşıyor. Ama o alanda da deneme, tecrübe, aynı şartlarda tekrarlama merakı ve şartı olduğundan, genelgeçerlik, umumilik şartı aradığından her soruya yanıtı olamıyor. Yanıtı olmayan soruları ilim dışına atıp, o fizikötesidir demektedir.
Felsefe daha geniş açılı bir kaynak. O umumilik, genelgeçerlik aramaz. Her insan bir beyin sahibidir, akıl edecektir, beynini çalıştırıp bilgiler üretecektir ve bu bilgiler o kişiye aittir. Kimsenin kabul edip etmemesinin bir önemi yoktur. Her soruya cevabı vardır ama kişiseldir, zatidir. Felsefe yalnızca hayatı değil, hayatın ötesini de, ölümü de, ölümden sonrasını da, evreni de, evrenden önceyi de, Yaratıcı’yı da Yaratıcı olmadan’ı da düşünür ve konuşur. İlimin fizikötesi diye silip attığı konuları da felsefe zevkle inceler, sorgular, sorar, yanıtlar.
Felsefe geniş bir kaynak, sınırsız bir alem. Ama herkesi ikna eden, herkesi inandıran, genelgeçerliliği, umumiliği yok.


Xxxx

İnsanın tüm sorularını cevaplayan en geniş kaynak din. Din tartışma kabul etmez. İlahi vahiy, İlahi bildirimler nasıl tartışabilir zaten. İnsanı, evreni, hayatı, zamanı, var edilmiş her şeyi ve ölümü yaratan elbette yarattığı her bir şeyin kullanım kılavuzunu da kendisi bildirecektir. Bunu kimi zaman dilimlerinde kimi toplumlara muallim, öğretici olarak peygamberiyle bildirecektir. Peygamber ya anında vahiylerle ya da daha önceki vahiylerin yazılı olduğu kitapla uyaracaktır insanları. İnsanların sorularını cevaplayacaktır. Bu kaynak insana hayatı, önceyi-sonrayı, ezeli-ebedi, fenayı-bekayı, dünyayı-ahireti bir arada açıklar. Genelgeçerdir ve umumidir. Kabul etmeyenin gideceği yer Cehennem, kabul edenin gideceği yer Rızadır.
Sorgulayan akıl, çalışan beyin, üretilen sağlıklı düşünce ve medeniyetimizi ayağa kaldıracak değerler üretmek dileği ile.

<