Sorumluluk karmaşası!
İşin başında kim varsa, oradan tam sorumludur...
Yani, örneğin bir genel müdür, alt kademelerinde çalışan tüm kişilerin yanlış eylemlerinden de sorumludur...
Bir belediye de yolsuzluk yapılıyorsa, belediye başkanı sorumsuz diyemeyiz...
Bir bakanın alt kademesi devleti zarara sokuyorsa, o bakan da sorumludur...
Bir başbakan, bakanının ülkeyi zarara sokan tüm icraatlarının da en az ortağıdır...
Anlayacağınız, icranın başı, tüm devlet kademelerinden sorumludur!
Çünkü, icranın başı, alt kademelerde dönen dolapları mutlaka görmelidir ve gereğini yapmalıdır!
Haberi yoksa ya da gereğini yapmıyorsa, icranın başı siyaseten en az alt kadrosu kadar suçludur...
Ama, her zaman alt kadrolar yanar...
Bu da, siyasi kadroların bir şekilde korunmasıdır!
Bu çok yanlıştır, kimse de düzeltmek istemez!
***
Yine bir anımı sizinle paylaşacağım...
MHP yanlısı bir gazetede çalışırken, rahmetli Bülent Ecevit’in o yıllardaki partisine transfer edilerek bakan yapılan milletvekillerinden bir kısmı yolsuzlukları yüzünden Yüce Divan’da yargılandılar ve suçları sabit görülerek ceza aldılar...
Ben o tarihlerde, dürüstlüğünden şüphe etmediğim rahmetli Bülent Ecevit’in de mutlaka Yüce Divan’da yargılanması gerektiğini defalarca ifade ettim...
Bugün de aynı görüşteyim...
İcranın başı, her zaman yönettiği ülkedeki tüm yolsuzluklardan ve kayırmacılıklardan da sorumludur!
Bu suçları işleyenlerle birlikte yargılanmalı ve hesap vermelidir!
Bir örnekle açıklamaya çalışayım:
Bir belediyede, imar müdürlüğünde çalışan bir kişi, rüşvet alıyorsa, onun amiri konumundaki müdürü, müdürünün bağlı olduğu başkan yardımcısı ve bu başkan yardımcısının üst yöneticisi belediye başkanı da sorumludur...
“Benim bilgim dışında” diyemeyeceği gibi, “Bu kararda imzam yok” da diyemez...
Eğer imza yetkisini bir belediye başkanı alt kademesine devrediyorsa, onun yapabileceği yolsuzluklardan da sorumludur!
Çünkü, yetkiyi devretmekle kurtulamaz!
Bugün tüm işlerin altına, hep başkan adına, bakan adına diye imzalar atılıyor!
Haksız mıyım?..
***
Kafamı karıştıran bir soruyu da paylaşacağım sizlerle...
Farkında mısınız, çoook uzun süredir ulusal medyanın tiraj raporları yayımlanmıyor!
Bu raporların doğru olmadığını bildiğim halde, “Neden yayımlanmıyor?” diye kendi kendime soruyorum!
Sonuca ulaştım...
Şişirilmiş tirajlar, yazılamayacak, yayınlanamayacak rakamlara gerilediği için, “Artık tiraj raporlarını yayımlayarak gülünç duruma düşmeyelim” dediler!
İnanın bana ülkemizdeki ulusal gazeteler toplam 300-400 bin bile satmıyor!
Hatta bunun önemli bir bölümü de “bedava” dağıtılıyor!
Aksini söyleyen olursa, beri gelsin!..