Sorun nefsimiz mi?
Yaşları 50’nin üzerinde olanlar hatırlar...
Berlin ikiye bölünmüş ve Doğu ve Batı olarak adlandırılmıştı...
Doğu Berlin Doğu Almanya’nın, Batı Berlin de Batı Almanya’nındı...
13 Ağustos 1961’de bu iki Berlin’i birbirinden ayırmak için 46 kilometrelik tampon bölgeli bir duvar örülmüştü...
Duvarın asıl amacı, Doğu Berlin’lilerin Batı’ya kaçmasını önlemekti...
Bütün bu önleme rağmen, dramlarla dolu ve bir çok filme konu olan kaçışlar olmuştu...
Batı Berlin adeta abluka altına alınmıştı bu duvarla...
Çok değil, 28 sene geçti ve duvar da, düzen de altüst oldu...
9 Kasım 1989’da Berlin Duvarı yıkılarak, Doğu Almanya tarihin sayfalarına gömülerek yok oldu...
***
Aradan geçen 32 yıl sonra yeniden duvarlar örülmeye başlandı...
ABD, Meksika sınırına...
Yunanistan, Türkiye sınırına, biz de Suriye, İran sınırına duvar ördük...
Amaç ne?
Ülkelere herkes elini koluna sallayarak gelmesin, diye...
Çözüm mü?
Bence palyatif...
Ülkelerin halkları kendi topraklarında dayanılmaz zorluklarla karşılaşmadıkları sürece, bir başka ülkeye sadece turistik seyahat için giderler...
Aksi takdirde kim vatanını terk etmek ister?
Hain bile hainliği ortaya çıkmadan ülkesini terk etmez...
Barışçı ve paylaşımcı bir dünya olmadığımız sürece, göçler daha da artacak!
Bunun insanlıkla doğrudan ilgili olduğu konusunda halkların önemli bir bölümünün mutabık olduğu kanaatindeyim...
Devletleri yönetenlerin tek isteği, oturduğu koltuğu terk etmemek, itibar kaybetmemek, sürekli göstermelik de olsa saygı görmek...
İnanın bana, bunu talep eden o yönetici de diken üstünde oturduğunun farkında...
Erk sayesinde şaşalı hayat sürmek, insanoğluna olsa olsa ısdırap verir...
Tabii, kendini bilen için, vicdanı olanlar için...
Gözü kararmışlar için, inanın bana, kendisi için bile hayatın kıymeti har biyesi yoktur!
Çünkü onun için tek bir şey vardır: Koltuk ve güç...
***
Duvarlar niye?
Bu dünyada kardeşçe yaşamak o kadar zor mu?
Kuru ekmeğimizi paylaşmak zor mu?
Sömürmek yerine destek olmak zor mu?
Dünya halkları olarak bu kürede yaşamak zor mu?
Nasıl olsa her beden günün birinde yok olmayacak mı?
Neden insanlardan daha ziyade toplumlar, “hep bana Rab bana” der...
Yüz yıl önceki insanlar nerede?
Yüz yıl sonra, bugünkü tüm toplum nerede olacak?
“Covid-19” denen mikroskopla dahi zor görülen bir mikrobun yaptıkları ortadayken, neden dayanışma olmaz?
Üstüne üstlük, dini kullanarak yapılan ayrımcılık, kafatascılığı yapmak neden?
Fikirler ve zikirler ayrı olabilir, ama önce biz insanız...
Unutmamamız gerek tek unsur, insan olduğumuzdur...
İçimden geçti diye bu yazıyı kaleme aldım...
Biliyorum, belki de diyeceksiniz ki, “Bizim yazar ütopya istiyor” diye...
Bence “ütopya” değil, olması gereken realite...
Mümkün mü?
Çok zor...
Hatta imkansız...
Nefsimiz olduğu sürece...