Soyut Dışavurumculuğun Türkiye’deki Gelişimi
Soyut Dışavurumculuğun Türkiye’deki Gelişimi
Soyut ekspresyonizm ( dışavurumcu ) akımının temeli 20. yüzyılın başlarında Almanya’da kendini göstermeye başlamıştır. 19.yüzyılın son çeyreğinde oluşan endüstri çağı insanlarda duygusal olarak bir yozlaşmaya neden olmuştur. Bu duygusuzlaşma, toplumsal yaşamdaki değişiklikler sonucu bireyde meydana gelen ruhsal birikimlerin etkisiyle 20. yy sanatlarının oluşmasında önemli bir etken olmuştur. Endüstri kentlerinin insanda neden olduğu içe kapanıklığın etkilerinin sanata yansımaları sürrealist ve ekspresyonist (Dışavurumculuk) yaklaşımları ortaya çıkarmıştır. Sanayi üretimin hızlanması toplumlar için ne kadar faydalı gibi gözükse de eşitsizliği ve Birinci Dünya Savaşı’nı beraberinde getirmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Kandinsky ve Piet Mondrian gibi sanatçılar bu eşitsizliğe karşı çıkarak ekspresyonizm üslubunun Avrupa’daki temsilcileri olmuşlardır.
Endüstri çağının ikinci evresinde Almanya ‘nın yeni baskıcı yönetimiyle birlikte sanat piyasasında ciddi değişimler olmuştur. Kandinsky , Piet Mondrian gibi sanatçılar
Almanya’yı terk etmişlerdir ve Paris sanatın tek merkeziyken artık birçok sanatçı soyut dışavurum sanatı geliştirmek için Amerika’ya göç etmeye başlamışlardır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ( 1950-1960 ) Amerika’daki ressamlar figüratif yapıdan ve klasik anlayıştan iyice uzaklaşmışlardır. 1950’lı yıllardan sonra dünyada yaygınlaşan özgürlük dalgalanmaları Türk sanatını ve Zekai Faik İzer , Bedri Rahmi Eyüboğlu ve Mübin Orhon gibi Türk ressamları da etkilemiştir. Zekai Faik İzer gibi devlete bağlı çalışan sanatçılar toplum için sanat anlayışının ( halk sanatı ) dışına tamamen çıkmadan soyut sanat çizgisinde çalışmalarını üretmişlerdir. Aynı zamanda figüratif ifadeleri de kullanmışlar ve modern sanatın Türkiye’deki temsilcileri olmuşlardır.
1960’lı yıllarda Zeki Faik İzer’in çalışmalarında göze çarpan noktalar serbest ritmik hareketleri, canlı renklerle fırça vuruşları, biçim, renk ve motif üzerine yaptığı çalışmalardır. Zeki Faik İzer‟in Heykelli Natürmort adlı çalışması figüratif dışavurumcu, renkçi ve soyuta geçiş aşamasını gösteren bir örnek olma özelliği taşımaktadır .
Halk sanatının kurallarının dışına çıkmayan soyut dışavurumcu sanatçılar dışında özgür ve sürgün yaşayan ressamlar da vardır. Paris’te ekonomik sıkıntı olmasına rağmen yeteneklerine ve yaratıcılıklarına güvenip oraya göç eden Mübin Orhon gibi ressamlar sanat sanat için anlayışını benimseyip özgür yaşamak isteyip 50 bin sanatçıyı bulan sanatçı kolektifiyle birlikte var olmayı seçmişlerdir. Özel piyasanın gelişimi ve teknolojinin gelişimiyle birlikte figüratif yapıdan ve toplumsal konulardan git gide uzaklaşarak günümüzde de soyut dışavurumcu çalışan birçok sanatçı olmuştur.
Soyut dışavurumcu akım toplumların yozlaşması , adaletin olmaması, kentleşme ve savaşların çıkmasına bağlı olarak çıkan bir akım olmuştur.