SÖZ
İncecik bir karton parçasını altına bir döşek, üzerine incecik elyaf bir yorgan ile ince bir battaniyeyi çekerek “donmaya yatan “ TC uyruklu “sakallı” şahsın donmadığını henüz öğrenmiş bulunuyorum.
Gazetecilik tarihine “ yorganmatik röportajı” olarak geçerek erbabınca sempatiyle karşılanan bu olayın niçin küçücük de olsa bir gazetecilik ödülüne layık görülmediği muamma olarak kaldığı hususu henüz açıklığa kavuşmuş değil.
****
Rahmetli babam dini bütün bir adamdı. Ömrünün son günlerinin birinde vasiyet gibi bir söz bırakmış;
- Oğlum , tutamayacağın sözü verme .Verdin mi de neye mal olursa olsun tut , demişti...
Rahmetlinin gasilhanedeki son görüşmemizdeki vakur duruşu halen gözlerimin önünde. Uzun kara kirpikleri gözyaşlarına boğulmuş gibiydi. İçim burkulmuş, ta şuramda boğazımda bir şeylerin düğümlendiğini hisseder gibi olmuştum. Ağlamak istemişsem de ağlayamamış, bu sebeple cenazedeki hazirunun beklentisini boşa çıkarmıştım.
Rahmetlinin dediğine göre ruh kabzolunurken vücut hararetten kan ter içinde kalır , sırılsıklam olurmuş.
Mekanı cennet olsun. Kirpikleri sırılsıklam olmuş idi.
Rahmetli anam da, dualarında “Allah bizleri de kolay geçitten geçirsin” der idi.
Bu hal bende unutulmaz iz bıraktı. Vasiyetini her hâlde nazarı dikkate aldım. Kolay kolay kimseye söz vermedim. Söz verdiğimde de üzerine yatmadım. İnsani zaaflarıma yenilip verdiğimde ise çarpılacağımı bile bile sözümü tuttum.
Kamuoyundaki tüm kredime rağmen kimseden borç almadım Bu konuda bir çok maddi kayba uğradım. Aldığım banka kredilerinden hayli kazık yedim.
Ancak elin oğlu, öyle mi ? Verdiği sözleri unutup bendenizi ve dahil olduğum piyasayı krize soktular. Sözün namus, kul hakkının kutsal olduğunu bilmediler.
***
Cenab-ı Zül Celâl kullarına;
-Ey kullarım benim affım merhametim sonsuzdur, affederim. Lakin huzuruma kul hakkıyla gelmeyin, diye buyurmuştur.
****
Celal üstadımın dediği gibi “laf orada değil... “
Bir önceki yazımda okura “yorganmatiğin” siyasi görüşleri , son referandumda takınacağı tavır hakkında bilgi vermeyi vaat ve taahhüt etmiştim.
Şükürler olsun bugün bu sözümü yerine getiriyorum. Yer Üsküdar Paşakapısı ceza ve tevkif evinin karşısı. Güneş henüz batıyor... Yorganmatik üstü korunaklı bankamatiklerin arasında henüz akşam uykusuna yatmış... Otuzlarında bir ortadirek bankamatikten para çekerken ben sahneye giriyorum...
Selam verdim . Kafasını kaldırdı, beni görünce elini yorgandan çıkardı. O anda yüzünde şarapçılara mahsus o allığın payda olarak yüzüne yayıldığını gördüm. Burnu kırmızı, kafası iyi idi ; kendi gülmeden gözleri gülüyor idi...Gür sakalıyla bıyığı arasında kaybolan dişsiz ağzından aldığım duyuma göre, biri elindeki yüz lirasını biri almış. Kimin aldığını bilmiyor. Eline dolmuş paramı sıkıştırdım.
- Sağol be baba, Allah Razı olsun, dedi.
Bankamatikten para çeken orta direk adam da avucuna bir beş lira koyunca yüzünde güller açtı. Dualar etti.
Referandum konusunu açtım. Alacağı tavrı sordum. Adam net tavır koydu;
- Hayır diyeceğim, dedi. Sebebini sorduğumda;
-Çünkü ben Atatürkçüyüm , dedi.
Gerçi o da duble yollar yapıldığının , yeni metro hatlarının açıldığının, denizin altından tüneller yapıldığının, yeni havaalanlarının yapıldığının farkında ama...
Ama Atatürkçülüğü nedeniyle adamımız yeni Türkiye’ye hayır diyor..
Kısacası yorganmatik şu anda statükonun korunmasından yana. O halinden memnun. El açmaya devam edip sokaklarda yatmaya devam edecek ...