Ertan Yıldız

Ertan Yıldız

Statüko

Siyasi tarihimizde silahlı kuvvetlerin etkin rolü bilinen bir gerçektir. Bir başka gerçek ise iktidar-muhalefet ilişkisinde bir tarafa gösterilen sadakat ve hayranlığın öteki tarafa düşmanlık veya potansiyel nefret duygusuyla eklemlenmesidir. Bu ilişkide devletle ayrılmaz bir biçimde özdeşleştirilen silahlı kuvvetleri yanına çekmek denge oyununun ihmal edilemez bir kuralı haline gelmiştir. Bunun bir parçası olarak üst düzey komutanların emeklilikleriyle beraber bir siyasi partinin saflarına katılması sıradanlaşmış, bu transferle ordunun nabzını yokladığına ve sempatisine sahip olduğuna inanan partiler ise durumdan memnun olmuştur.

Ancak ordu sadece general ve albaylardan tekemmül etmiş bir oluşum değildir. Ordunun kıtalarda yükünü sırtlanan genç subaylar vardır ki büyük birlikleri oluşturan küçük teşkillerin komutanları ve taze heyecanların esiri olarak asla ihmal edilmemelidir. 

İkinci dünya savaşı yılları tüm ülkenin ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu yoksulluk yıllarıydı.  Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'nı yapmış ordunun zihniyetinde, stratejisinde ve donanımında kayda değer bir farklılık  olmamıştı. Orduda iyi giden tek şey yüksek rütbelilerin hayat koşullarıydı. 

Türk siyasi hayatının önemli isimlerinden Alparslan Türkeş, İnönü dönemindeki genç subaylık yıllarını anılarında şöyle anlatıyor; “Başta Milli Şef ve yardakçıları olmak üzere idareciler orduya ve onun kumanda kademesini teşkil eden subay ve generallere karşı çok küçümser ve önemsemez bir tutum içindeydiler.  Artan hayat pahalılığı, geçim darlığı subayları perişan ediyor, bunaltıyordu. Her yerde subaylar ikinci derece insan muamelesi görüyordu.  Ankara'da apartmanların bodrum katları kurmay subay katı olarak isimlendirilmişti.  Eğlence yerlerinde subayların adı gazozcu idi. Yani pahalı içki ısmarlayacak paraları olmadığı için,  karaborsacılar vurguncularla yarış etmek imkanları bulunmadığı için bu feragatli memleket çocuklarına bu gibi isimler reva görülüyordu.”

Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı Demokrat Partiye devrettiği vakit sıkıntıların  biteceği zannediliyordu. Oysa, çoğunluğunu düşük gelirli grupların  teşkil ettiği Türkiye gibi bir ülkede vatandaş için sıkıntıların bitmesinin hiç kolay olmayacağını tarih gösterecekti.

Kimi ordu mensupları ise sorunların bitmesi için Meclisin fesh edilmesinin tarihi sorumluluk olduğunu  söylüyorlardı.  Halbuki Mustafa Kemal, Meclisi en zor durumlarda bile feshetmemişti.  Generaller, milletvekillerinin orduyu sürekli eleştirip küçük düşürmelerinden şikayet ettiğinde kendisi aktif meclisin rafa kaldırılmasına tenezzül etmedi. Generallere meclisin işlevlerinden birinin de eleştirmek olduğunu, eleştirilere alışmalarının daha iyi olacağını söylemişti.

İnönü çok partili siyasi yaşama geçmenin zorunlu olduğunu düşünüyor ve ordunun bunu rejime yönelik bir tehdit olarak görmemesi gerektiğini generallere anlatıyordu. İktidar Demokrat Partiye geçtiğinde  ordu içerisinde gizli toplantılar yapıldığı, tehlikeli oyunlar planlandığı basına sızan haberler arasındaydı. 

Demokrat Parti kendi iktidarlarına sadakatleri kuşkulu görülen genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanları ile birlikte on beş general ve yüz elli albayı  görevden alarak orduda ciddi bir temizlik yaptı. Genelkurmay başkanının 1950 seçimlerinden sonra sınıf ve silah arkadaşı İnönü’yü ziyaret ederek "İsterseniz seçime komünistlerin hile karıştırdığını iddia ederek sonuçları iptal edebiliriz." demiş olması temizliğin bir nedeni ise diğer nedeni bir albayın askeri darbe planlandığını Menderes'e bildirmesiydi. Demokrat Parti ordu karşısında ilk raundu kazanmıştı.

Demokrat Parti silahlı kuvvetleri ıslah etmeye kararlıydı. Partinin yeni bir askeri kurum yaratmak projesinin mimari ise ordudan  istifa ederek partiden milletvekili olmuş hırslı bir emekli albaydı. Albay Savunma Bakanı yapıldı. Nato da Türk Silahlı Kuvvetleri'nde modern ve rasyonel bir sistem görmek istiyordu. Albayın projesi demokratik bir devletin gereklerine uygun olarak orduyu sivillerin kontrolüne vermekti. Menderes generalleri gücendirmek istemiyordu. Onun için generallerin sadakati reformdan daha önemliydi. Projesini uygulama  imkanı olmadığını anlayan Albay Savunma Bakanlığı'ndan istifa etti. Demokrat Parti asker üzerinde denetim kurma fırsatını kaybetmişti.

Menderes tarafından hükümet kurulduğunda görevlendirilen yeni genelkurmay başkanı “çeşitli rütbeler arasında var olan katı tabakalaşmaya son vermek ve daha liberal bir atmosfer yaratmak için hemen orduya demokrasi getireceğini” ilan edip 1954’e kadar bu görevi yaptı, Demokratik Partiden milletvekili oldu. Sadık generallerin değil orta kademe subayların gerçekleştirdiği 27 Mayıs müdahalesi sonrası Yassıada’da gördüğü kötü muamele sebebiyle hayatını kaybetti. On yıl önce gülen şans felaketi olmuştu. Eski  genelkurmay başkanı ise 27 Mayıs sonrası kurucu meclise üye seçilerek onore edildi. İki ucu birbirine bağımlı bir tahterevalli gibi sırf birileri aşağıya mahkum edildiğinden birileri yukarıda durabiliyorlardı. Birilerinin mutsuzluğu başka birilerinin mutluluğuna  sebep oluyordu.

İkinci raund 27 Mayıs’tı ve nakavt olan sadece Demokrat Parti'nin siyasi kadrosu değildi. Büyük bir subay kıyımı yaşandı. Kara kuvvetlerinden beş orgeneral, yüz yirmi üç korgeneral, elli dört tümgeneral; deniz kuvvetlerinden bir oramiral, iki koramiral, üç tümamiral, dokuz tuğamiral; hava kuvvetlerinden dört korgeneral, yedi tümgeneral, on dört tuğgeneral; jandarma genel komutanlığından beş tuğgeneral olmak üzere iki yüz otuz beş general ve beş bine yakın subay emekli edilmişti. 

Demokrat Parti'nin  kendi çıkarına uygun olarak on yıl önce yaptığı tasfiyenin çok daha büyüğünü Milli Birlik Komitesi yüce devletin çıkarları adına yaptı. Ordu subayları gençleştirilecek, rütbe enflasyonu önlenecek, kadro fazlalığı giderilecek ve orduda piramit yeniden kurulacaktı.

Emekli edilenlere yüksek emekli aylığı bağlanması, büyük toptan ödemeler yapılması, mesken kredisi verilerek emeklilerin konuta kavuşturulması, sivil savunma, öğretmenlik ve benzerleri hizmetlerde emekli subaylara öncelik tanınması gibi olanaklar sağlandı.

Bu büyük emekli etme operasyonu için emekli sandığında ve hazinede yeterli para olmadığı anlaşılınca, kararın uygulanması için gerekli maddi destek ABD tarafından hibe olarak karşılandı. Böylece eski harp sistemini temsil eden subaylar tasfiye edilerek yeni harp taktiklerini içeren Amerikan sistemini tercih eden subayların önü açılacaktı.

27 Mayıs'tan sonra ordu özerk bir kurum halini aldı  ve yeni rejimin muhafızı olarak kabul edildi. Subayların ekonomik durumu düzeltildi ve buna uygun olarak toplumsal statüleri yükseldi. Düşük rütbeli subaylar artık gazozcu değildi. Kurmay subaylar ise en iyi semtlerde ve dairelerde oturuyorlardı. Subaylar bürokrasinin üst kademelerinde, özel girişimlerde ve devlet sektöründe görevlendiriliyorlardı. Generaller ise büyükelçi olarak yurt dışına atanıyordu. 1961’de üyelerinin refahını sağlamak için Ordu Yardımlaşma Kurumu oluşturulmuş, ordu iş ve sanayi dünyasına koca bir adımla girmişti. 

Ordu için artık istikrar ve statükonun korunması önemliydi. Statüko komutanları ayrıcalıklı yapıyor, komutanlar ise statükoyu seviyorlardı.

<