RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Suçluyu ne yapalım?

Erk sahipleri, güç sahipleri, gücü yeten gücü yettiğine kural koyacaktır. Hayat böyledir. Erk karşısındaki, konulan kuralları itirazsız, tartışmasız kabul edecek ve onlara uyacaktır, uymazsa suçlu olacak ve suçlu olunca da tanımı yapılan her suçun karşısında bir de ceza şekli belirlenmiş oldukça cezalandırılacaktır.
Maksat nedir? Kurallarımıza her kesi boyun eğdirmek mi? Benim dediğime işte böyle boyun eğersiniz mi? Benim istediğim düzeni sağlamak ve devam ettirmek için her kes iteaat decek mi? Bütün bu soruların cevabı beşeiridir, dünyevidir, nefsanidir.
Düzen sağlamak için de adaleti yer yüzüne yaymak için de yasalar konulabilir ve uygulanabilir.

Xxxx

Hangi amaçla yasa konulmuş olursa olsun, bazı insanlar yasalara uymayacak, asilikten, tembellikten, çıkarına uygunluktan kimi insanlar suç işleyecek ve suçlu olacaktır. Tamam da suçluyu en yapacaktır insanlık!
İnsanlar suçlu ise, suçunu reddetmiyorsa, yeterli şahit varsa, delil sayılacak maddi ve manevi unsurlar bulunuyorsa; kişi suçlu demektir. Suç tanımı yapılmış ve karşılık olarak da ona uygulanacak ceza belirlenmişse mesele yok, diyemeyiz. Suçluya cezasını uygulayacak yer, mekean lazım. Binalar, araçlar, görevliler. Bir suçluya ceza uygulamanın bir bedeli var. BU bedeli de iyi hesaplamak gerek. Bir suçlunun cezasını çekmesi topluma, milli kasaya, hazineye kaça mal olacak, iyi hesap gerekiyor.

Xxxx

Sadece suçlunun cezasını uygulama masrafları değil, bir de o insan ölüm cezası ve ölünceye kadar cezalı değilse, ki suçluların çoğu kısa kımıldak hikeayesi gibidir. Cezası belli bir süre sonra bitecektir. Peki cezsını çekip tekrar hayata kaldığı yerden başlayabilecek  vatandaşlar üretiliyor mu ceza alanlarında.
Cezaevi insanlara medrese i Yusufiye olabildiği gibi medrese i şeytaniye de olabiliyor.
Adi suçlular, yüz kızartıcı suçlular, insana karşı, hayvana, bitkiye, eşyaya karşı suç işlemiş kişiler aynı koğuşlarda bir arada ceza çekiyorlar. Ceza evine girmeden üç numara bilen hırsız, orada öteki benzerleriyle dostluklar geliştirerek 5 numara daha öğreniyor. Cezaevinden çıktığında artık 3 değil 8 numarası olan bir usta hırsız olarak kaldığı yerden devam ediyor.
Düşünce suçluları da, siyasi suçlular da, kendi aralarında aynı koğuşlarda kalıyorlar.
Bu aynı cins suçlunun aynı koğuşta kalmasını, birbirlerini alanlarında eğitmelerini engellemek için düşünmeye değer.

Xxxx

Suçlu insanlar kötü alışkanlıkları, huyları, davranışları fazla olan insanlardır. Bir arada olduklarında daha büyük çirkinliklere ortak olabiliyorlar. Birbirleri arasında da zayıf bulunanlara gücü yeten gücü yettiğine sırrınca güç uyguluyor. İstismar ediyor, eza-cefa ediyor, zulüm ediyor. Cezaevi görevlileri çoğunlukla bu tür işlerden çok sonra haberdar oluyor ve ilgisiz kalıyorlar. O vakit ceza evinden eziklik yönünde de, kötüleşmişlik yönünde de daha azgın, sınır tanımaz, tedavi edilemez tipler çıkıyorlar.
Cezaevinden çıktıktan sonra yeniden suça bulaşmanın süresi ve sayısı konusunda ciddi incelemeler gerekiyor. Sistem, düzenek çaresizlik içinde.

Xxxx

İnsanlar bir işe yeri açarlar. Üç gün- beş gün duruma bakarlar. İstedikleri sonuca doğru gidilmiyorsa orayı kapatırlar. Harcadıkları tüm ön yatırımlardan da vaz geçerek kapatırlar. Şirketler, kurumlar, kişiler bir yatırım yaptıklarında kazanma şartı ararlar. Kazanamıyorlarsa o düzenekten vaz geçerler.
Peki devlet neden sonuç alamadığı kurumları, işletmeleri, usulleri, uygulamaları devam ettirir?
Bizatihi gözlemlerine göre herkes kendisi bilir. Türk Okullarında, yabancı dil eğitimi verlir, ama kimse okullarda yabancı dil öğrenemez. O halde bu tarzdan neden vaz geçmez devlet? Anlamak mümkün olamıyor.
Ceza evlerinde özgürlüğünden, aile bireyleriyle beraber olmaktan kısıtlanmış, belli bir cezayı çeken hiçbir vatandaş, cezadan sonra daha iyi bir insan olmamışken, bu kadar masrafa devletin neden katlandığı anlaşılamaz.

Xxxx

Eğitim ve ceza müesseseleri ciddi bunalımdadır. Düşünen insanlarımız çok çalışmak zorunda

<