Sultanın Hüznü (1)
Ne zaman Feriye Sarayı’nın önünden geçsem veya bir etkinliğe katılsam içimi tarif edemediğim garip bir hüzün sarar. Bu hüznün kaynağı Feriye Sarayı’nda öldürülen Sultan Abdülaziz ve annesi Pertevniyal Sultan’ın yaşadığı acılar olabilir mi?
Osmanlı tarihinde beni çok üzen bu acı olayı internetten ve kitaplardan araştırdığım kadarı ile sizlerle paylaşmak istedim… Ayrıca çok değerli Hıfzı Topuz Hocamızın Meyyale kitabından Sultan Abdülaziz’in ölümü arkasından yazılan ağıtta çok etkileyici.
Seni tahtan indirdiler
Üç çifteye bindirdiler
Topkapı’ya gönderdiler
Uyan Sultan Abdülaziz uyan
Kan ağlıyor bütün cihan
Abdülaziz’in cenaze töreninde yer yerinden oynamıştı. Ne kadar çok seven varmış eski Hünkârı Kendisini sevmeyenlerin de yüreği yumuşadı ve bu insancıl duygular Hüseyin Avni Paşa’ya karşı bir kine dönüştü. Ağıtlar yazıldı ölen Hünkâr için.
Feriye Sarayı
Feriye Sarayı bugün İstanbul Beşiktaş ile Ortaköy arasında bulunan sarayların eski adı. Üç bölümden oluşan bu saraylarda padişahın uygun gördüğü hanedan mensupları ile kışlık dairesi bulunmayan kişiler otururdu. Yapı günümüzde Kabataş Lisesi ve Galatasaray Lisesinin ilk kısmı olarak kullanılmaktadır. İstanbul Boğazı kıyılarında Osmanlı Hanedanı için yaptırılan ilk saray 1856 yılında kullanıma açılan Dolmabahçe Sarayı idi. Daha sonra 1872 yılında Çırağan Sarayı yaptırıldı. Ancak bu iki saray da Osmanlı ailesine yetmeyince Çırağan Sarayı’yla Ortaköy Camii arasındaki kıyı şeridinde ek binalar yaptırıldı. Balyan Ailesi’nin mimarları tarafından yapılan bu binalara ikincil binalar ya da yan binalar anlamında Feriye Sarayları adı verildi.
Sultan Abdülaziz’in yanında Sultan III. Selim’in palası olsaydı kimse onu öldüremeyecekti…
Sultan Aziz, sakosunun altına görünür bir şekilde "Amcam" dediği III. Selim'in kabzasında çift hilal olan palasını koymuştu. III. Selim, kuzeni II. Mahmut'u yani Sultan Aziz'in babasını yetiştiren sultandır. Belki de kaderini III. Selim'e benzettiği için sadece o palayı alarak çıkmıştı saraydan. Tıpkı III. Selim'in tahttan indiğindeki kırgınlığına benzer şekilde "Bundan sonra gökten Cebrail gelse saltanatı istemem el-hükmü-lillah" demişti. Kimbilir belki de Sultan Abdülaziz’in yanında Sultan III. Selim’in palası olsaydı kimse onu öldüremeyecekti.
Acılı Anne Pertevniyal Sultan…
Sultan Abdülaziz öldüğünde Pertevniyel Sultan ; Nöbetçiler Arslanımı şehîd ettiniz, beni de şehîd edin diye haykıran Vâlide Sultânı ite kaka çıkarıyor, kulağındaki küpeleri, parmağındaki yüzüğü çekip alıyorlar!..
Pertevniyâl Sultânın yazdırdığı Sergüzeşt-nâmeden tamamlayalım. (İbnül-Emîn Ahmed Tevfîk) 1293 senesi, Cemâzil-evvelin yedinci günü darbe yapılıyor. Sabâha karşı, vâlide sultânı kaldırıyorlar. Gidip oğlu Abdülazîz Hânı uyandırıyor.
Halîfe başına gelecekleri hissediyor, anne bunlar beni Sultân Selîme mi döndürecekler? Kime ne ettim? diye soruyor. Vâlide Sultân Avnî Pâşanın işleri diyor. -Yalnız Avnî değil. Rüşdü ve Midhat Pâşalar da bu işe dâhil. Ben bu felâketi kırk defa rüyâmda gördüm. Cenâb-ı Hakkın takdîri böyle imiş. Gâvura yapılmaz! Salı günü kayıkla Topkapı Sarâyına götürülüp, 3. Selîm Hânın şehîd edildiği odada, hapis olunuyor. O gün nasıl sağanak, ne şemsiye ne yağmurluk, su topuklarından akıyor. Kötü bir tasla soğuk çorba gönderiyorlar. Kalfa çok utanıyor, ısrar ediyor da bir kırık tahta kaşık koparıyor. Halîfe, Abdest almak için, nalın arıyor, bir takunyayı çok görüyorlar. Düşünün abdesthâneye yalın ayak giriyor. Üç gün kuru tahta üstünde aç, susuz bırakılıyor. Yine irâde yoktur bahanesiyle bir pijama verilmiyor, ıslak elbiseleri üstünde kuruyor. Sultân Murâd’a tebrîknâme yollasa da yerine ulaşmıyor.
(Devam edecek)