SUSMANIN ERDEMİ (1)
Değerli okurlar , Susma konusu ile ilgili bir yazı dizisine başlıyoruz.
Her insanın kolayca başarabileceğine inandığım susmanın , “ konuşmak
dururken neden susalım ? “ diyecek olanların , susmayı yeğleyenlerden
daha çok olmaları nedeni ile, zor bir davranış şekli olduğu gerçektir.
Susmak birçok kişinin, pasifize olmak , acze düşmek ,ifade edememek gibi
bir durumun sonucu değildir, aksine susma ve susabilme bir erdemdir zira
susmasını bilen ve iyi dinleyen bir insan zamanı gelince en etkili şekilde
konuşabilendir.
Susan insan , dinleyerek birikimlerini artırır , bilmediklerini öğrenir
gerektiğinde savlarını en güçlü şekilde dile getirir ve savunur. Bir fransız
ata sözü şöyle der “ bazen sesini duyurabilmek için susman gerekir “
sessizlik sesdir, doğada insanın algılayabileceği en küçük sesi sessizlikde
duyarız. Çinliler , “ fısıldanan sözler ve sessiz bir duruş , çok kez yüksek
sesle söylenenlerden daha uzağa gider.” Gerçekten insanoğlu dilini uluorta,
yerli yersiz, ve zamansız kullanmaktansa gerektiğin de susmasını bilmeli ve
konuşmadan iyi düşünmelidir.
Hz. Muhammed”in bu konudaki sözü son derece anlamlıdır; “ insan dilinin
altında gizlidir “ demek oluyor ki , susacak yeri ve zamanı bilerek dilini
tutmak aslında ustalıktır .
Göz iki , kulak iki,
Ağız tek
Öyle ise , iyi görüp,
Çok dinleyip,
Az konuşmak gerek.
İnsanlarımızda hala birazcık olsun, öğrenme dürtüsü ve yetisi varsa, kendi
gerçek değerlerini takdir etmesini de , ancak nazik bir şekilde susarak
öğrenebilir. Eski Yunan ve Roma okullarında , üstün karakterler irade
gücünü ortaya koyabilenleri tarif eder, bu faziletli olabilmedir, susmanın ise
bir fazilet olduğu tartışma götürmez. Konuşmanın kolay bir tavır olduğu dilin
kemiğinin olmadığı ya da herkesin ağzı torba olmadığı için büzülemeyeceği
söylenir, bunlar hep konuşmayı özendiren sözcüklerdir.
Oysaki susmasını bilenler için dilin kemiği vardır, ağız torba olmasada
bazen büzülebelir. Pisagor”un kültüründe benlik , hem sanık hem yargıçtır.
Bunu keşfetmek içinde benliğimize çekilmemiz gerekir, işte susabilme
sanatı , tıp ki Pisagor”un kültüründe olduğu gibi ; kendini tanıma ve
benliğini keşfetme sanatıdır, bu düşünceye katılmamak olanaksızdır, zira
2
insan suskun kalarak çevresinden kendine akan bilgileri daha kolay
aktarabilecek ve kendi benliğini hem bir yargıç hem de bir sanık olarak
eğitecektir.
Eski İziz tapınaklarında , yetkinlik yolunda hazırlanmak isteyen rahip
adaylarının ,yıllarca tek bir sözcük etmeden susmak zorunda olduklarını
tarih kaynaklarından biliriz, kendi bilgilerini haykırmak özlemi içinde çırpınıp
durduklarında ve bunun her girişiminde aldıkları yanıt ; “ Sus “ , “ Çalış “
olduğu kendilerine ifade edilir ve bu şekilde susabilmenin hem bir saygı
ifadesi hem de bir önlem oluğu anlatılır.
Diyojen ; “ Neden iki kulağımıza karşılık bir dilimiz var, hiç
düşündünüzmü”? diye sorar ve yanıtını da kendisi verir ; “ Çok dinleyelim ,
az konuşalım diye .” Lao – Tzu; “ Çok bilenler konuşmaz, çok konuşanlar
bilmez” der. Mevlana”ya da kulak verelim ; İnsanoğlu dünyayı zapteder,
ancak, kendi dilini zaptedemez “ derken sükunetin de susabilmenin
erdemine değinir.
Gelecek yazı , Susmanın Erdemi( 2)