T A R İ H N E D İ R (2)
Bir düşünür ; Tarih , doğumumuzdan önceki geçmiş ve sonsuz yaşamın
bizi nasıl ilgilendirmeyeceğini düşünmek yerine , bunu ölümümüzden
sonraki gelecek zamanı görmemiz için doğanın tuttuğu bir ayna olduğunu
düşünmemiz için gerekli der.
Tarih tarihçi ile olguların arasında kesintisiz bir karşılıklı etkileşim süreci
ve bugün ile dün arasında bir diyalogdur. Tarihi olaylar yorumlandıkça
nedenleri aydınlığa çıkar örneğin; Rusyada ki 1917 devriminin Çarl
Nikola”nın pek akıllı bir adam olmamasına , devlet adamlarının
yetersizliğine halkın cehaletine , ortodoks bağnazlığına bağlamak ve
bunların yanında meydana gelen halk hareketinin ekonomik ve sosyolojik
analizlerini yapmamak , aynı şekilde birinci ve ikinci dünya savaşını da
II.Wilhelm ve Adolf Hitlerin bireysel yetenek ve kusurlarının ya da
ihtiraslarının sonucu diye görmek, uluslurarası ilişkiler sisteminde yerleşik
bir takım bozuklukların sonucu diye görmekten daha kolay gelir ki öyle
değildir.
Tarih canlıların hikayesidir aslında o hiçbir şey yapmaz büyük bir serveti
de yoktur, onlarca savaşın, katliamın , acımasızlığın salgınların ,
entirikaların , ihtirasların ve esaretin içinde de değildir, bunları yapan ve
herşeye sahip olan ve türlü nedenlerle birbiri ile devamlı dövüşen insandır,
o canlıdır, tarih izleyicidir ve kayıt edicidir.
Bazıları tarihten doğru örnekleri almaya ve bu örnekleri yaşadıkları güne
uydurmaya ve bunun doğru düşünce olduğuna inanırlar , örneğin; Rusyada
1915 – 1917 “de Bolşevikler Fransız ihtilalinin Napolyon ile sonuçlandığını
bilirler ve kendi devrimlerinin aynı şekilde bitmesinden korktukları için
kendi liderleri içinde Napolyona en çok benzeyen Leon Trocki”ye hiç
güvenmezler ve Napolyona en az benzeyen ve yeni sistemi oturtacağına
inandıkları Staline güvenirler.
Tarihçi hele bu yüzyılın tarihçisi objektif olmalıdır, zira ideolojik
düşünceler, tek yanlı irdelemeler ve bunun sonucunda ki irade beyanları
çoğu kez yanıltıcı sonuçlar verir, Hitleri haklı çıkarmak sizi Nasyonal
Sosyalist , yahudi kıyımını lanetlemek sizi siyonist yapmamalıdır.
Şimdi tarihin bir başka sahnesine dönelim, acaba ikinci Beyazıt gibi
dogmaların tutsağı olan birisi yerine iyi eğitim görmüş, naif, sanatkar ruhlu
bir kişilik sahibi olan Cem Sultan padişah olsaydı Osmanlının siyasi ve
kültürel gelişimi nasıl olurdu ? tarihin cilvesine bakınız ki bugün Cem
sultanın torunları bir bölümü Vatikan Prensi bir kolu ise Bizansın son
2
hanedanı Paleologoslar ile kaynaşarak Bizans kontu olmuşlardır. Ailenin şu
andaki reisi 55 yaşındaki bir arkeolog olan Alexandr Said Zammit Cem”in
17. Göbekten torunudur. İşte bu hikaye tarihin değişik ve fantastik bir
sonucunu bize göstermektedir. Bunları düşünmek bazen şaşırmak ,
kıyaslamalar yapmak ve gerçeğe varmak araştırmacı tarihçinin görevidir.
Şimde çok daha eskilere gidelim, İstanbul”u düşüren ve Bizansı teslim
alan Fatih Sultan Mehmet”in müthiş toplarımıdır? Yoksa Fatihin çağın
ötesindeki dehası , iyi kurmayları ve istihbaratının gücümüdür ? gerçekten
bu genç hükümdar o asrın en büyük mareşalıdır ve ayrıca Büyük İskender
kadar yayılmacıdır. Bu bir sorudur, ya da yıllarca istilaya ve kuşatmalara
karşı koymuş Bizansın içten çöküşümüdür? Surlar binlerce Türk askeri ile
sarıldığında Bizansı kimse alamaz diyerek , melekler erkek mi yada
dişimidir diyerek onların cinsiyetini sarayda ve kilisede tartışırlarken ,
Bizans gerçekten savunuluyormuydu ? bu aslında içsel bir güvenmiydi,
İmparatora sadakat mıydı ? ya da bunlar karanlıkta mezarlıktan geçerken
korkuyu yenmek için ıslık çalma ihtiyacımıydı ?
Gelecek yazı (Tarih Nedir ? -3)