T A R İ H N E D İ R ? (3)
Tarihte sahnenin öbür ucuna geçelim, tarih olanca hızıyla zaman
içinde akmaktadır, Kurtuluş Savaşımızın Başkomutanı , Cumhuriyetimizin
kurucusu Atatürk”ün cebinde ki saate şarapnel isabet etmeyip can alıcı
bir yerine gelseydi Türk Ulusunun dönüm noktasındaki kara düğümü ve
yok oluşu düşünmek bile istemeyiz değil mi ?
Bunun düşünmek bile karabasandır, öyle ise tarih kaderin ve şans
faktörünün de rol aldığı bir sahnedir, örneğin Yıldırım Beyazıt”ın damla
hastalığının Osmanlı”nın o devirde Orta Avrupa’ya daha erken ve etkili
ilerlemesine engel olduğu iddia edilir. 1919 yılına dönersek Rusya’daki
Bolşevik İhtilali sırasında Beyaz Rus ordusunun Kızıl Orduya karşı
kazanacakları bir savaşı kaybetmelerine neden olan en önemli olay Amiral
Kolçak”ın öldürülmesi ile sahada manevra kabiliyetini kaybeden General
Vrangel”in teslim olmasıdır, tarihçi bu tip olayları araştırmakla görevli kişidir,
sadece savaşlar ve yapılan barışlar ile tarihi anlatmak doğru değildir.
Tarih didiklendikçe yeni şeyler öğreniyoruz örneğin Amerika kara
kıtasına ayak basan ilk Avrupalının Colomb olmadığı 1000 yılında Norveçli
Leif Ericsson “nun emrindeki İskandinavyalılar olduğu yeni bir araştırma
sorucu ortaya çıkmıştır.
Tarih ve ahlakın ilişkisine gelince, bu konu daha karmaşık ve
tartışmaya açıktır, bugün tarihçiden tarihte adı geçen kişilerin özel
yaşamları üstüne ahlaki yargıda bulunması istenemez zira bu iki kolun
bakış açıları ve değerlendirmeleri aynı değildir. VIII. Henry kötü bir koca ,
fiziksel olarak hasta ama iyi bir kral , ahlakçı onun aile yaşamından hareket
ve tutumuna bakarak yargıya varırken, tarihçi onun tarihi olayları nasıl
etkilediği yönü ile ilgilenir.
Büyük İskender eşcinsel miydi ? işte burada ahlakçı hemen konuya
müdahale eder, tarihçi ise sadece onun fetihleri ile ilgilenir, zaten diğer
konular tarihçilerin değil , tarihi roman yazan romancıların ele aldığı
konulardır.
Bir ülkeyi yönetenler ya da yönetmeye talip olanlar en azından
uluslararası geçerliliği olan bir dili iyi bilmeli hukuk ve ekonomi bilgisi olmalı
belki de fizik ve matematik de bilmeli iyi bir teknokrat da olmalı ama
hepsinden önemlisi tarih bilmelidir, hemde sadece ulusal tarihini değil
dünya tarihini de bilmelidir. Çünkü alacağı kararlar tarihteki ibret olacak
olaylara bakışı yorumlayışı ve bunlardan elde edeceği düşünce birikimi ile
sınırlı olmalıdır, hala bugün dünyamızda birçok ülkede olduğu gibi
Türkiyemizde de devleti yönetenlerin tarih dersi notlarının oldukça kırık
olduğu acı ve düşündürücü bir gerçektir.
2
Tarih uzun yıllar boyu bir yandan efsane insanların menşei , tanrı ile
olan ilişkileri , diğer yandan da övücü nitelikte bir kronik (Kral va Kraliçelerin
yaptıkları saltanat hikayelerinin) devamı şeklinde sunula gelmiştir .
Ortaçağa ait dinsel içerikli metinler, saray ve kilise tarihçileri ve birçok
ülkede bazı tarihsel belgeleri araştırıp bunları bulup ve topluma sunanlar
görülen ilk tarihçilerin bugünkü uzak mirasçılarıdır.
Tarih yazarlarının öncüleri bugün dahi unutulmaz isimlerden oluşur;
Ksenophon , Sezar, Hitus, Livius, Herototos, Hammer Polybius, Tacitius en
büyük tarih yazımcılarıdır. Türkiyemizde de , Naima, Aşık Paşa Zade,
Cevdet Paşa, Prof. Halil İnalcık, İbrahim Uzunçarşılı, Reşat Ekrem Koçu,
Yılmaz Öztuna, Enver Ziya Karal , Hilmi Oran, İsmail Hami Danişmend ve
Prof. İlber Ortaylı gibi daha birçok isim ve araştırmacı tarihçi ve halen
üniversitelerimizde çeşitli kürsülerde çalışan genç tarihçilerimizi de bu
vesile ile takdirle anıyoruz.
Tarih , insanlık yaşamının zaman içinde akışı olarak tarif edilir, tarih
varken yok olan , yok olurken var olan milletlerin de hikayesini anlatır.
Kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi veren toplumlar tarihin ak ve altın
sayfalarında yer alırken, sömürgeci , istilacı ve işgalci uluslarda yine tarihin
içinde ama en karanlık ve kanlı sayfalarında yer alır.