TABANMATİK. ..
Esasen benim de kulağıma çalınıyor; bazı yazı erbabı konu sıkıntısı çekiyor, yazmaya başlamadan önce kabızlığa benzer bir sıkıntıya duyar oluyormuş; ki , hayret !..
Neden mi ?
Lütfen ayaklarıma bakın ; ne demek istediğimi anlayacaksınız.
****
Ayaklarımda bir çift yürüyüş ayakkabısı var. Ben bunlara ayakmatik diyecektim lakin vazgeçtim; kısaca “tabanmatik” adını uygun gördüm...
Bu tabanmatiği iki sene önce doların üç’ün çok altında olduğu bir zamanda iki yüz atmış liraya almıştım.
****
Fiyatı biraz kazık olduysa da şimdi satıcının hakkını yememek lazım...Bir kere çok rahatlar... Hani ne derler; sen ayakkabıyı değil , ayakkabı seni giyiyor... Taşıyor hayallere...
Doğrusu vasfını takdire mani oluyor hicabım; söylemesi ayıp yürümüyor, adeta uçuyorum... Yürüdükçe açılıyor, açıldıkça içimde bir şeylerin kıpır kıpır ettiğini hissediyorum...Hayaller sökün ediyor , bir sürü konu uçuşuyor gözlerimin önünde...
Yürüdükçe yollarda , diğer insanlarla yoldaş oluyorum ; işçi oluyorum; işsiz oluyorum ; emekli oluyorum; öğrenci oluyorum; memur oluyorum vs. oluyorum. Gençlerle genç olup gençliğime yürüyorum. Yaşlılarla yokuşlarda soluklanıyorum...
Yürüyorum...Yürüyorum...
****
Doktor reçetesi ; bir öğün , en az bir saat , tabana kuvvet ... Bu yanda Üsküdar, diğer yanda Kadıköy...Yürü ha yürü...
Yürüdükçe konu topluyorum. Hayaller topluyorum ...
*****
İstanbul’da, söz gelimi olay Üsküdar ise yürüyenin başı bulut , altı köpük oluyor...
Üsküdar Karacaahmet’tir; Selimiye’dir . Kitabelerdir, kabirlerdir, çeşmelerdir , kara servilerdir...
Üsküdar’ın yolları burada adım başı hikayedir ; adım başı şiirdir ...Üsküdar burada iskeledir , iskelede vapur düdüğüdür... Vapurda simidini martılarla paylaşan Sevimli bir çocuktur...
******
Karacaahmet’ten geçtim geçen gün ; geç kalmış bir yusufçuk kuşu öttü... Doğancılar parkında bir kedi üşüdü... Çiçekçi namazgâhına kargalarla martılar toplantı halindeydi... Dokunulmaz bir köpeği çöp kovasında yemek ararken gördüm.
********
Paşakapısı cezaevinde pencereler ser verir, sır vermez. Bıyığı henüz terlemiş genç bir jandarma büfeden sigara alır.
Aslanı kediye boğduran akşam, erken iner mahpushaneye... Küçük sıra sıra kör pencereler mahpusa gün saydırır...
*****
Ah dikenli teller, ellerimi nasıl da dolarsın, geçit vermezsin !..
****
Konuş ey tabanmatiğim, yoldaşım, karındaşım ; kim bu mahpushane civarını kendine mesken tutan bu adem baba?
Söyle, bankamatiklerin himayesinde kim bu yatan yer yatağında ?
Bu yaşlı bir adamı çeken nedir buralara? Mahpusu mu var yoksa ? Görüş gününü mü bekliyor yoksa ? Çiçekli yorganmatiğinde hangi firarin rüyalarını saklıyor? Rüyalara sarılan üşümez mi?
*****
Tabanmatiğimle Halk caddesinden geçerim. Hokkabaz Maranki’nin vitrini önünde duraklar , doğal (!) ilaçlarına bakarak teselli bulurum.
*****
Sora , sora , Üsküdar balıkçılar çarşısını bulur , büfe önünde dururum. Gazete başlıklarına bakarken tabanım sızlar.
*****
Tabanmatiğim yollarda, bana sayısız konular taşıyor .. Buralar adım başı bir hikaye ... Buralardaki şiir , hikaye vs. herkese yeter...
Ben burada bunların bir kısmını alıyor , çoğunu da belediyenin çöp bidonuna atıyorum.
Konu kıtlığı çeken sayın yazıcılar , şiirler burada şairlerini, hikayeler hikayecilerini arıyor... Geleceğin şöhreti bu yollarda...Yürüyün yeter ki...Masa başında hayal kurulmuyor ; yazı yazılmıyor...
****
Nacizane önerim; size bir çift yürüyüş ayakkabısı tavsiye edeyim; yani bir çift tabanmatik; yürürsünüz, yürürken hayaller kurarsınız...