TANIMADIĞINIZ KİŞİLERE KAPIYI AÇMAYIN
Geçen sene bu zamanlardı.. Kadıköy sokaklarını elimde devasa bir valizle sabahın 6 sında arşınlıyordum.. Ürün aldığım dükkan 9 da açılıyor valizin tekerleklerinden çıkan ses uyandırmış olacak ki 80 yaşından fazla olduğunu tahmin ettiğim bir teyze pencereden başını uzatıp bana baktı.. Alnının üstündeki bigudiyi ve iri çiçek desenli sabahlığını bu gün gibi hatırlıyorum... Afedersiniz sizi uyandırdım galiba dedim.. Yok oğlum mühim değil çay koyayım gel dedi.. Hiç beklemediğim bu teklif karşısında önce afalladım.. Bir denize bir apartmana sonra etrafımdaki kafelere baktım.. Kafeler kapalı...Teyze incecik sesiyle gel oğlum gel yolculuk ne tarafa dedi?.. Onun sesine bu kez yan dairenin penceresi açıldı.. Kumral bukleli saçlarıyla yine 90’larında olduğunu sandığım bir kadın yan pencereye dönerek Mukaddes kimle konuşuyorsun sabah sabah? dedi... Bu evlat sokakta kalmış galiba dükkan diyor bir şey diyor anlamadım , dedi..
İki Teyze gel evladım kahvaltı hazır Mukaddes çay koy sen de dedi..Haydaa !! Niye bütün absürtlükler beni buluyor lan derken Rumlardan kalan binanın döne döne çıkarılan şık apliklerini bir bir geçtim ve açılan kapıyla suratıma ılık kurabiye kokusu çarptı..
İki kadın 1 evlat hoş beş sohbet kahvaltı derken saat 9 oldu..
Yine gel dönüşte yine uğra bizi unutma diyerek yolcu ettiler beni.. Hâlâ telefonda görüşüyoruz ve her konuşmanın sonunda sıkı sıkı tembihliyorum bu iki İstanbul hanımefendisini: “Tanımadığınız kişilere sakin kapıyı açmayın!”