D.ALİ GÜLTEKİN

D.ALİ GÜLTEKİN

TARİH TEKERRÜR EDER Mİ?

Zannediyorum en çok tartıştığımız, en çok anlamakta zorlandığımız, ve objektif olamadığımız konulardan biri tarih konusudur. Tarihin ne olduğunu bilmiyoruz ama üzerinde sürekli konuşuyor, yalan yanlış öğrendiğimiz birkaç bilgiyle tarihçi kesiliyoruz. Zaman zaman küfrediyor, zaman zaman göklere çıkarıyoruz. Yani işimize geldiği gibi değerlendirip, kendimizce iyi veya kötü yargısı yapıyoruz.

Meşhur tarihçi Naima’nın, “Tarih, faydası herkesi kapsayan bir ilimdir. Yaşanılan çağın olaylarıyla, eski çağın olaylarını karşılaştırıp sonuca varmak gerekir” sözüne kulak vermek gerek.

Tarih, geçmişte  yaşanmış olayları, olayların kişilerini yer, tarih, vererek geleceğe aktarır. Tarihin görevi budur. Bu günün tarihi yazılmaz, bu günün tarihinin yazılabilmesi için belli bir zaman geçmesi ve olayların olgunlaşması, netleşmesi gerekir.

Tarihin en önemli görevi geleceğe ışık tutmasıdır.“Tarih, muazzam bir erken uyarma sistemidir” der, Norman Cousins.

Bu gün yaşadığımız bir çok kötü olayın kaynağının geçmişi bilmememizden kaynaklandığı gerçeğini iyi bilmek gerek. Geçmişi iyi bilmek, geleceğin inşası için çok önemlidir. 

Tarih neyi anlatır?

Tarih, İnsan topluluklarının geçmişte yaptıkları  olayları, birbirleriyle olan ilişkilerini, sosyal ve ekonomik durumlarını, sebep ve sonuç ilişkilerini anlatır.

Tarihi bilgi, geçmişteki olaylara ilişkin tüm bilgilerin, olayların vuku bulduğu dönemin şartları göz önüne alınarak, mümkün olduğunca nesnel bir şekilde sunulması ile oluşur. 

O yüzden tarihi olayları değerlendirirken bu günün gözünden değil, o günkü koşullar dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Tarihi bilmek geçmişte yaşamak demek değildir. Geçmiş, geçmişte kalmıştır ancak tarihi bilmek, geçmişte yaşanan acı olayların tekrar yaşanmasının önüne geçilmesini sağlar.

Tarihi tekerrürden ibaret saymak, peşinen yenilgiyi kabul etmek demektir. Önemli olan geçmişten ders çıkararak tarihin tekerrürüne engel olmaktır. Kazanmak için yeni bir tarih yazmak gerekir. 

Geçmişten kopamayanlar, gelecekle bağ kuramazlar. Geçmişini unutanlarsa geleceklerini karartırlar.

Tarih gerek yazılırken, gerek okunurken objektiflik ilkesi dikkate alınmalıdır. Bilgi ve belgeler iyi incelenmeli, bütün kaynaklar taranmalıdır. Yeni yeni bilgi ve belgelere ulaşmaktan, bunları açıklamaktan korkulmamalıdır. 

“İnsan, tarihe her istediğini söyletebilir; çünkü ölüler itiraz edemezler” der, Cenap Şehabeddin.

Ölülere yapılan haksızlık, yaşayanlara yapılan haksızlıktan bin kat daha kötüdür. Çünkü yaşayan itiraz edebilir.

Tarihi yazmak değil, asıl önemli olan tarih yazdırmaktır. Tarihini unutanlar asla tarih yazdıramazlar.

Asırlar boyu tarih yazdıran biz, neden şimdi tarih yazdıramıyoruz?

Çünkü geçmişimizi unuttuk, hatta reddettik. İyi örnekleri almayı, kötü olanları bir daha tekrarlamamayı şeçmedik. Gerçekten uzaklaştık, geleceğimize yön çizemedik.

Çağları aşmak yerine, hala çağı yakalamayı hedefliyoruz. İlimde, fende, teknolojide hala çağlar üstü bir düzeyde değiliz. Geçmişten ders çıkarmadık.

Küçük düşünenler, büyük düşünenlerin rüyalarına bile ulaşamazlar.

Durduk yerde nereden çıktı bu konu diyebilirsiniz. Elbette durduk yerde çıkmadı. Çevremize ve yaşadıklarımıza şöyle bir baktığımızda zannediyorum tarihe dönüp yeniden bir bakmakta fayda var.

Geçmişte biz kimlerle savaştık, kimler arkamızdan kuyumuzu kazdılar, kimlere dostluk eli uzattık da kolumuzu kırdılar, içimizdeki hainlere kimler  destek oldu, besledi, büyüttü?

Düşmanlarımız ve dostlarımız kimler?

Tarihimize sahip çıkalım, hatta hiç olmadığı kadar. 

“Tarihte ilk kez dram olan bir olay, bir kez daha tekrarlanırsa komedi olur” der, Kari Marx

Bakın yine tarih tekerrür etmeye başladı. Bunlara engel olalım.

Dostu düşmanı iyi bilelim.

<