SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 11-

SULTAN III. MUSTAFA, UZAY BİLİMLERİNİN 
DÜNYADAKİ İLK TÜRK SEMBOLÜYDÜ
Rüşvete, fitneye, fesata ve her türlü belaya
karşı ilimle “Sevgi ve  dostluk” düzeni kurulmuştu..
Selami Turgut GENÇ
Tarihçiler bütün araştırmalarında, yöneticilerin başarılarına ve toplum üzerindeki dirayetlerine önem verirler. İlginç kişiliklerini, doğal yeteneklerini icraatlarına yansıtmazlar. Bu nedenle tarihi yazımların pey çoğu, yanıltıcı kayıtlardan düzenlenmiştir.
İmparatorluğu yönetenlerin kişisel meziyet ve zaafları, saltanat çekişmeleri sırasında, hep toplumdan gizli tutulmuştur.
Sultan Üçüncü Mustafa’nın diğerlerinden farkı, bilimsel dünya görüşüne sahip olmasındandır. Savaşlarda başarıları, mağlubiyetleri olmuştur ama, bilim alanındaki uzman kişiliği unutulmuştur. Hattatlığı ve güzel yazı yazma san’atı meşhurdur. Farsça ve Arapçayı iyi bilirdi.
Astronomi bilgilerinin sınırlarını aşan geniş bir hayal ufku vardı.
Padişah her sabah yeni bir projeyle uyanırdı. Mısır’da Süveyş kanalının açılmasını hayal dünyasının bir yerinde gizli tutardı. İşlerinde zamanlamayı iyi uygulardı.
Süveyş projesinin teknik hazırlıklarını başlatmıştı. Fakat, görünmeyen bir engel ortaya çıkmıştı. Napolyon kumandasındaki Fransız ordusu, (1798) Mısıra saldırınca, Süveyş kanalıyla ilgili projelerde duraklama oldu. Mısır’ı istilacı güçlere, Osmanlı ordusu geçit vermedi. Ama, bu olayların arkasından Suriye’de de isyanlar baş gösterince, devlet birden yakasını savaşlara kaptırmış olacaktı. Aslında bunlar cepheler savaşı değil, irili ufaklı çetelerin devleti yıpratma eylemleriydi.
Elbette ki o tarihlerde, İstanbul’da kanal projesini, Sapanca Gölüyle İzmit Körfezini birleştirme tasarımlarını düşünmek, hayal etmek dikkat çekecek bir vizyon yeteneğidir.
Doğal yeteneklerini kullanan pek çok insan, çağdaş ilerlemelerin yolunu açmışlardır. Galata Kulesinden kanatlanıp uçan Hazeryan Efendi, Piri Reis ve bunlara örnek gösterebileceğimiz pek çok insanımızı, dünya tarihini zenginleştirmişlerdir.
Fransız Doğa Bilimcisi Buffon, bunu pek doğru tanımlamıştır: 
“Siz doğadan ne kadar kaçarsanız kaçınız, o sizi bulur, yakalar.”
Astronomi çalışmalarını derinleştirdiği odasında, Hadis’teki bilgilerden de yararlanıyordu. Hadiste, Fırat Nehrinin altında tonlarca altın madeni bulunduğu yazılıydı. Ama, nehrin neresinde suyun akışına işaret eden büyük bir alanda bu doğal zenginlikler gizliydi.
Fırat boylarında muazzam dağlar, birbirini kesen dar vadiler, birden düzlüğe açılan dik yamaçlar, meralar, ovalar, bağlar, bahçeler o kadar çoktur ki, bütün bunlar muhteşem bir güzellikler demetidir.
Hadise göre, güneşin girmediği karanlık vadinin yeri belliydi. Fakat o zaman ki imkanlara göre bu yer bulunup tesbit edilemiyordu.
Sultan Mustafa, irade buyurarak o çevrede oturanlardan bu “tılsımlı” yerin bulunmasını bekliyordu. 
Kesinleşmiş altın rezervlerinin bulunduğu yörelerde müthiş bir tabiat güzelliği görülürdü. Ay, belirli aylarda, değişimlerle Fırat havzasında daha parlak ışıklarla görünür. Yer altındaki cevher yataklarının atomik kitlelerinin çekim güçleri; enerjiyle ışınlanmaya dalga boyutuna geçtiğinde cisimler parlaklık yayar.
Günümüzde Nükleer Araştırma Merkezlerinde, atom altı parçacığın keşfinde kullanılan “Hadron” çarpıştırıcısının deneyleri yapılıyor. Enerji çarpışmaları, deney aşamasından sonra evrenin bilinmeyenlerini aydınlatmış olacak.
Memleketimizde, bulmaca türü bir deyimle sorulan ve cevabı o yöre insanlarınca bilinen bir ilimiz vardır.
“Etrafı dağlar, ortası bağlar” denilince neresi olduğu anlaşılır.
Sultan Üçüncü Mustafa’nın irade-i Şahaneleriyle tesbitini istediği yeri bilen bir genç adam, katırcı kervanlarına katılarak İstanbul’a doğru çetin bir yolculuk yapıyordu. İri, gösterişli, atletik yapılı yakışıklı bu genç, payitahta ulaştığında, Padişaha aranan yeri haber verecekti. Alacağı mükafatla da İstanbul’a yerleşip bir iş sahibi olmayı hayal ediyordu. İstanbul’a varmak için aylarca, daha çok yolları aşmaları gerekecekti. Katırcılar çetin engellere takılmadan kestirme yollardan giderek mola verecekleri köylere, şehirlere ulaşıyordu. Uzun süre dinlenmeden seyahatlerine devam etmiyorlardı.
Posta ve eşya taşıma hizmetleri  veren katırcılar kervanının geçtiği yerlerde, ahaliyle de temaslar kurulurdu. Daha çok Rusya ile savaş ihtimalleri üzerindeki konuşmalar dinlenirdi. Padişahla ilgili söylentilere kulak verildiğinde ise sıklıkla, hükümdarın yıldızlardan haber almaya kendini adadığı duyuruldu.
FIRAT HAVZASINDA “ALTIN ÇAĞ” DÖNEMİNİ GÜNEŞ IŞIKLARI MI BELİRLEYECEK
(DEVAMI CUMARTESİ)

 

<