SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 13 -

3’ncü Mustafa, “Ayet-i Kerim”de yazılı 
Evren’in büyük sırrına ulaşmıştı..
“BİR GÜN ARZINIZ BAŞKA ARZLARA TEBDİL OLUNACAK”
İslam Âlimlerinin 17’nci yüzyılda bu âyetin 
    Üzerinde kafa yormadıkları anlaşılıyor..
Selami Turgut GENÇ
Tarihin pek çok yüzü, geleceği okuduğunuz iddia eden insanların kandırmacı öyküleriyle doludur. Onyedinci yüzyılın ortasında, bu gerçeği Sultan III. Mustafa ortaya koymuştur.
Uzay bilimine ışık tutan, Ayet-i Kerim’deki uzay kehaneti, açıkça şöyle ifade edilmektedir:
“Bir gün arzınız başka arz’lara tebdil olunacaktır..”
Bu Ayet-i Kerim’nin, bugünkü evren araştırmalarına, uzay çalışmalarına, çok şaşırtıcı derecede bir vizyon ortaya koyması anlamlıdır.
Gerçekten de dünya, “ayet-i Kerim”nin düşünce merkezinin tam ortasındadır.
İşte, Sultan III. Mustafa, astronomi bilimine kendini verdiği günlerdi, evrenle ilgili kehanet bilgilerine “Ayet-i Kerime” yoluyla ulaşmıştır.
Ancak, ne kadar şaşırtıcı bir durumdur ki, o zamana kadar din adamlarının, Ulâmanın üzerinde durmadığı bu ayetle, bir Sultan büyülenmiş ve kafa yormaya yönelmişti. Astronomi kültüründen temin ettiği bilgilerini geliştirdikçe, geleceği sezinleme duygularını defterine kaydediyordu. Yıldızları incelerken, Devletin yapısını da, gökyüzündeki hareketliliklerle şekillendirmeyi amaç ediniyordu. Dağlar aşılamadan düzlüklere inilemiyordu. Başından beri devletin buyrukları, nizam için uygulanan hükümlerle, yeri geldiğine zamana ve şartlara göre değişime uğruyordu. O halde depremler neden ortaya çıkıyor, dağların zirvesi patlıyor, alevler fışkırtıyordu. Bütün bunların sırrı, evrenin koynunda gizliydi. Ateş topu gökten düşüyordu. (O dönemlerde şimşek ve yıldırım gibi olaylar, ateş topu diye adlandırılıyordu.) Yıldızların bilinmeyen bir ışık (enerji) yayıp, fezayı titreştirdiği varsayımı Astronomi öğretilerine de uygun düşüyordu.
Fransa’da, Osmanlı’larda ve Rusya’da yaygınlaşan Astronomi bilimi çalışmaları, Sultan III. Mustafa döneminde tarihi ışıtmıştır. İlk defa bir Osmanlı Sultanı, görme gücünün gözbebeği ile olan ilişkisini, gökteki yıldızların derinliğinde, gizli bir “göz” bulunduğu tahminlerine bağlamıştır. Yıldızlardaki ışınmaların arkasında, göz gibi bir kitlenin mevcut olduğu, çekim gücünün ışıkları titreştirdiği algısı uyanmıştır.
Padişaha göre, insanların gözlerindeki bakışın etkisi, kişiye göre değişikti. Bazı bakışlar sert, ürperti yayıcı oluyordu. Kendisinin gözüne takılanlarda, titreme ve gevşemeye kapıldıklarını defalarca hissetmişti. Bilhassa hastalıklarda, gözlerindeki güçle şifa sağlayan âlimlerin, hakimlerin yeteneklerini gizemli buluyor, bunu da gökyüzü açısından inceliyordu..
Çağımızdaki fizikçilere göre, dünya yavaş titreşimlere sahip atomik yapıdaki maddeler topluluğudur. Çevremizi algılarken, duyu organlarımızla iletişimi kuran bu titreşimlerdir.
Evrenle uzaydaki gezegenlerin bağlantılarını, astronomi düzeyinde öğrendiği bilgilerle, kişisel algı deneyimlerine uygulamakta olan Padişah’ın gözüne uyku girmiyordu. Bunların analizlerini, evrensel özelliklerini aklının bir ucuna yerleştirirken, “Karanlık Kanyon meselesinden de uzak durmuyordu. Altın yataklarının mevcut bulunduğu Karanlık Kanyon’un yerini bildiren henüz çıkmamıştı. Derin düşüncelerinin içinde saklı kalan bu yerin, mutlak surette bulunması gerekliydi. Bu büyük altın serveti, cihan imparatorluğunun sınırlarını büyütecekti.
Osmanlı devleti ile Ruslar arasındaki barış, uzun süreden beri korunuyordu. Avrupa’daki güç dengeleri de henüz bozulmamıştı. Bütün bunlara rağmen Osmanlı devleti, her türlü ihtimale karşı hazırlıklıydı. Hazine güçlendirilmiş, kale surları tahkim edilmiş ve erzak depoları doldurulmuştu..
Topkapı sarayında Divân-ı Hümâyûn toplantıları sık sık yapılmamakla beraber, üst düzey devlet ricalî ile Maliye işleri yürütülüyordu.
Sultan III. Mustafa döneminde, Osmanlı topraklarında isyanlar hariç kıyı denizlerinde korsanlık olayları pek görülmemişti.
Devletin ticaret ilişkileri, ülkeye tüccar bir millet görüntüsü veriyordu. Her türlü ticaretin yoğunlukla yapıldığı İmparatorluk merkezinde, imar hareketleri de devlete güveni artırıyordu.
SESSİZ GELEN ADAM
İnsanlarında yıldızının parladığı  günler olur.
“Etrafı dağlar, ortası bağlar, kenarı sular” deyimle anılan, orta Anadolu’daki Şehirden başlayan ve aylarca süren bir yolculuk nihayet Dersaadet’te noktalanacaktı.
Altın stoklarının yerini belirleyen “Karanlık Kanyon” bölgesinden yola çıkan Şefik ismindeki delikanlı, bir süre sonra Sultan III. Mustafa tarafından, “GENÇAĞA” lâkabını alacaktı…
HEKİM KILIĞINA GİREN RUS CASUSLARI NASIL YAKALANDI?
 (Devamı Perşembe ) 

 

<