SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 20 -

GÜNEŞİN DOĞMADIĞI YERİ BİLEN ADAM, SARAYA ALINDI..

Sultan 3’ncü Mustafa, karmaşık sorularla doğru bilgilere ulaşmayı deneyecekti..

Selami Turgut GENÇ

 

 “Tarih Yeniden Yazılıyor” başlığı altında belirli bir süreden itibaren devam ettirdiğimiz, Sultan 3’üncü Mustafa’nın astronomi konusundaki bilge kişiliğini, üç asır önceki sağlam verilere dayanarak dizi halinde sunmaktayız.

Tarihi gerçekler hiçbir vakit yanılgıyı kabul etmez. Sultan 3’ncü Mustafa 26’ncı Osmanlı Padişahıdır. Yaşamını ilim ve bilime bağlanmış aydın bir kişilik taşımaktadır. Diğer padişahlardan farkı buradadır. Savaş zaferleriyle tahtını süslememiştir ama, geçmişten bugünkü çağa, bilhassa gökyüzüyle ilgili olarak pek çok yararlı bilgiyi, insanlığa miras bırakmıştır. Gökyüzü etütlerinin yararlı sonuçlarını bir süredir sizlere yazmaktayız.

Artık küresel ısınmayla, susuz kalacak topraklarla eskiyen yapısı içinde küreselleşerek boşluğa akıp gidecek bir dünyanın elimizden kayacağı gerçeğine kendimizi inandırmalıyız.

Bugünkü düzende ne insan varlığının gizemli düzeneği, ne de evrenin gizliliği tam olarak çözülmüş değildir. İlim bunun peşindedir. Buluşların ortaya çıkardığı yeniliklerin ipucu, aslında tarihin derinlikleri içindedir.

Mukaddes Kitabımızdaki, Ayet-i Kerimede, dünyamızın nasıl dağılacağı açıkça belirtilmektedir.

“Bir gün arzınız başka arzlara tebdil olunacaktır.” İbaresi bir ayet açıklamasıdır.

Üçüncü Yüzyılın başlarında, astronomi öğrenmeyi, şehzadelik döneminde ideal edinen 3’ncü Mustafa, fiziki evrenin kapsadığı herşeyin ayar mekanizmalarını bilinçli şekilde tahlil edebilme yeteneğini göstermiştir. Uzayla dünya arasındaki bağın, canlıların üzerindeki değişik şuur hallerini ortaya çıkarmıştır.

Üç asır önceki gökyüzü bilgilerini günümüze yansıtan ilk Osmanlı Padişahı olmuştur. Kehribar tesbihiyle “nabız atışlarını” dönemin koşullarına göre tesbitini gerçekleştirmiştir.

Burada, altını çizerek belirtmek istediğimiz önemli konu şudur:

“Osmanlı dönemini tarihe kayıt eden yazarlar, çoğunlukla olayları kendi takdir ölçülerine göre anlatmaktadırlar. Yahutta, söylentileri kaynak bilgi olarak gerçekmiş gibi yansıtmaktadırlar. Sultan 3’ncü Mustafa’nın astronomi yönüne de yanılgılar düşürülmüştür. Padişah astroloji çalışmalarıyla bağlantılı göstermişlerdir. Gerçekten bir bilim dalı olan Astronomin ile astroloji birbirine karıştırılmamalıdır. Çünkü, astroloji bilimden ziyade burçlara bağlı, yıldız falına ve gaipten sesler algısına dayalı hayalleri kapsar.

İşte, yazımızda kişilikler üzerinde niyet okumak gibi bir yanılgı anlaşılmasın diye böyle bir açıklamayı uygun gördük.

Sultan 3’ncü Mustafa, astronomi konusunda uzay araştırmaları yapmış bir bilgeliğe sahiptir. Tarihteki yeri böyle anılmalıdır. Felsefi ve tarihi literatürde 3’ncü Mustafa, filozof düşünceli aksiyon adamı kabul edilmelidir.

SULTAN’IN (AT VAK’ASINA) DÖNELİM..

Kurnazlık, zayıf durumda olanın metodu sayılır.

Gökyüzü bilimiyle uğraşan Padişahın atından kuşkulanan direnişçiler:

“Avalim’in, (at) gövdesine Cin gizlenmiş.. Depreme melanet bulaştıran bu atın boynuna satır vurula, kellesi bize verüle..”

Diyen ve Padişah kuvvetlerince ablukaya alınıp zindana atılan direnişçiler, bir süre sonra Sarayın dış avlusunda Padişahın huzuruna çıkarıldılar.

Sultan Mustafa, belli bir mesafeden bu adamları süzdü:

“Bre, deliler.. Aklınıza mukayyet olmadınız mı? Nedir, bu saçmalık.. Hayvanın gövdesinde Cin’in ne işi var. Bre, gafiller bilesiniz ki, güneş doğmadan her yer karanlıktadır. Gökyüzünden aydınlık geldiğinde ilk ses horozlardan duyulur. Karanlık çözülünce atlar kişner, koyunlar, kuzular meler, kuşlar kanat çırpar uçar. Çekirdek (tohum) toprağın altında uyanışa geçer. Bre, taş kafalı mahlûkat, münafık, destursuzlar..

Şiddetli öfkeye dönüşmeyen konuşmasının bu yerinde, gözleri ön sıradaki bir delikanlıya takılan 3’ncü Mustafa, bir an durakladı. Muhafıza başıyla o delikanlıyı işaret etti:

“Getirin önüme” dedi. Temiz yüzlü, yakışıklı, uzun boylu, siyah bıyıklı delikanlı, saraya giderken tesadüfen kendisini kalabalığın içinde bulan Şefik isimli gençti. Sultanın önüne yaklaştığında Mustafa, bir adım daha atmasını istedi. Gözlerini delikanlının gözlerinde gezdirdi. Yüzündeki masumiyet gözlerindeki zekice bakışlara zıtdı.

“Aklın yerinde görünürsün.. Bu başıbozukların arasında ne bulunursun?.”

Adamın ağzından kelimeler birbirine çarparak döküldü:

“Yüce Hünkarım. Kulunuz, aylardır, uzak yollardan geldüm. Emr-i iradenize uydum. Güneşin girmediği Karanlık Kanyonu bildirmek üzere bu diyara geldim. Saraya girmek isterken bu adamlar meydanı doldurdu, aralarında kaldım..”

Sultan Mustafa, muhafızlara, bu delikanlıyı misafirhanede ağırlayın, öbürlerini tekrar zindana tıkın, emrini vererek hızlı adımlarla saraya geçti.

ÖNCE İKNA SAVAŞLARI YAPILMALIYDI..

 (Devamı Cumartesi)

 

 

<