SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 8

3.’NCÜ MUSTAFA’NIN ATI, SARAYBURNU’NA 
GÖTÜRÜLÜNCE NELER ORTAYA ÇIKMIŞTI?
Tarihi büyük deprem hissedilmişti.. Ama..
Vezir Ragıp Paşa’nın Rusya seferini erteletmesinden sonra Sultan Üçüncü Mustafa, yıllarca bu konudaki savaş fikrini canlı tutmuştur. Şayet, savaş fikrinden vazgeçirilmiş olmasaydı düşmana üstünlük kuracağına hazırlıklı planları vardı.
Astronomi  kaynaklarından topladığı verilerle Rus iklimine karşı “Bora” rüzgarlarından istifade edecekti. Karadeniz ve çevresindeki topraklar arasında, belirli  mevsimlerde büyük basınç  farkları olmadığını hesap eden Padişah, saldırı güzergahlarını buna göre tayin edecekti.
İlk defa bir Osmanlı Sultanı Astronomi kullanarak savaş deneyimine çıkacaktı. Bu teşebbüsü ertelenince, daha önce kurduğu “Devlet-i Aliye” istihbaratçıları grubunu, rüşvetçi çetelerin üzerine saldı.
Tuzaklar kuruluyor, ajanlar toplanıyor, rüşvetçi zenginlerin dili çözülüyor ve hazineye büyük gelirler toplanıyordu..
Boğaziçi yalıları bu devirde yapılarak boğazın iki yakasına inşaa edilmişti. Hayır kurumları her yerde faaliyet gösteriyordu. Aş evleri  açılarak muhtaçlara yemek dağıtılırdı. Osmanlı sınırları içinde binlerce imaret evleri vardı. İlim öğrenenlere “Eshab-ı Suffe” denirdi.
Üçüncü Mustafa sık sık vezir değiştiren bir sultandı. Çünkü devlet yönetimine aldığı bütün bürokratları, cahil ve yeteneksiz buluyordu. Beceriksiz vezirleri azletmesi bundan ileri geliyordu. Büyük çaplı rüşvetlerin önünü nasıl kestiğini ilerleyen yazı dizilerimizde anlatacağız.
Devlet yönetiminde “takipçi” bir yapı kurmuştu. Gizli bilgilere ulaşmakta çok yetenek sahibiydi. Keskin gözleri, hassas kulakları buna işaretti.
Hazinenin kaynakları artırılınca yol yapımlarına, köprülere ve değişik imar hareketlerine büyük, kalıcı hizmetler getirmişti.
Bir anlamda Devlet-i Osmaniye, kabuğuna sığmayan bir büyümeye açılmıştı.
Gelin görün ki, korkunç bir felaket kapının eşiğindeydi.
İstanbul, 1766 yılının Mayıs ayında korkunç bir depremle sarsıldı, yıkıldı. Padişah’ın depremi algılayabilme metodları, iki gün öncesi devreye sokulabilseyde, fazla can kaybı yaşanmayabilirdi.
Sultan Üçüncü Mustafa’nın sosyal adaletle ilgili şu görüşü de ünlüdür:
“Hukuk olmadan Devlet olmaz (El asas-ül Mülk.) deyimindeki öneme sadakatle bağlı kaldığı söylenir.
GÜNEŞ’İN DEPREMLE BAĞLANTISI VAR MIYDI?
İstanbul’da Sultan Üçüncü Mustafa dönemde yaşanan büyük depremin acı sonuçları araştırılıyordu. Padişah’ın zihnini kurcalayan bu doğa olayında güneşin tetikleyici bir etkisi olabilir miydi? Çünkü, olaydan iki gün önce güneşin görüntüsü, birden hazan yaprağının rengini almış, Çamlıca tepelerinde ve çevresinde kıyametin habercisi gibi esmerleşen ışık lekeleri gözlemlenmişti. Padişah, bu doğa olayına bir müddet sessiz kalmış, sonradan astronomi çalışmaları yaptığı odaya geçmiş, güneşle ilgili topladığı bilgileri gözden geçirmiştir. O anda hemen atı aklına gelmiştir. Beklemeden muhafızlarla atının bulunduğu saray müştemilatına giderek burada gözlemlerini derinleştirmiştir. At, ahırdan alınarak sarayın dışına çıkarılmış, Sarayburnu’na götürülmüştü. Çamlıca istikametine doğru yön tayin edilmişti.
İnsanlığın bugün vardığı çağda, ışığın dalga doğrultusu tesbit edilerek yıldızların ömrü ölçülebilmektedir. Evrensel ritimlerle biyolojik ritimler karşılıklı etkileştiklerinde bunun hayvanlar üzerindeki algılama etkisinde bazı verilere ulaşılmıştır. Güneş ışıklarının hayvanlarının beden ısılarını değiştirdiğini tıbbi kaynaklar ortaya çıkarmıştır. Hayvanlar ısı değişimlerine göre rahat yürüyüşe geçemediklerinde koşma güçlerinde azalma görülür.
Sultanın atı, Sarayburnu’na götürülünce Çamlıca istikametine doğru burun deliklerini yaygınlaştırarak algılama duygusunu harekete geçirmiş, birden ayaklarıyla tepinme huysuzlukları göstermişti.
Sultan Üçüncü Mustafa, sonradan atının, o günkü gerginlik ve kaygı dolu endişelerini, deprem olayını algılamasına bağladı.
Atın bir iç zekası vardı ve bu iç döngülerine bağlı olarak hareket ediyordu.
Padişahın o zaman ki ilmi verilere ulaştıramadığı deneyimlerinden çıkardığı sonuç şu oluyordu.
“Atlar doğadan sürekli uyarılar alan bir yaradılışa sahiptir.”
Sultan Üçüncü Mustafa koyun beyni ile at arasındaki aklın sınırları mukayese eden bulguları, astronomi notlarına ait defterine işledi. Şunu yazdı: “Çalışan bir beyine, hep başkaları muhtaç olur.”
KARANLIK KANYONU İZİNE YAKLAŞILIYORDU (CUMARTESİ GÜNÜ)

 

<