SELAMİ TURGUT GENÇ

SELAMİ TURGUT GENÇ

TARİH YENİDEN YAZILIYOR – 9-

KARANLIK KANYONUN İZİNE YAKLAŞILIYORDU
Örtülü altın yataklarının üzerine
Güneş Işıkları Girecek miydi?
Selami Turgut GENÇ
Anadolu topraklarında yüz yıllar boyu yaşanmış savaşlar ve büyük olaylar aile yapıları üzerinde onarılmaz yaralar açmıştır.
Sultan Üçüncü Mustafa dönemindeki esnaf tipinin geçmişe takılı kalan ustalık ve beceri öyküleri; günümüzde de gurur verici olmaktadır.
Esnaf ve sanatkarlar, meslekte çırak, kalfa ve usta yetiştirmekle devletin önemli varlığını temsil ederdi. Esnafın yaptığı iş, emeğiyle geçimini sağlayan bir meslek koluydu. Kazancını sabırla karşılayan ve bunu bereket sayan esnaf, piyasa ahlakına önem verdiği için sermaye  sahibi olamazdı.
Savaşlarda ve sonrasında halkın alım gücü azaldığında esnaf kıt kazancını “şükürle” karşılayarak moralini sağlam tutardı.
Çarşı ve mahalle esnafının “ağızlarını bıçak açmadığı” günlerde, saray çevrelerinde devletin durumu gözden geçiriliyordu. Her savaş sonrası mevcut zenginler fakirleşiyor, yeni varlıklılar ortaya çıkıyordu.
Büyük güçler; Üçüncü Mustafa, kuvvetli istihbarat örgütü kurduğu için rahatsızdı. Devleti içerden çökertmek için rüşvetçiliği koz olarak kullanıyorlardı.
Rum ve Ermeni tacirler, Rusya ile kürk ticareti yaparak devletin hassas mekanizmalarına sızmışlardı. Halkın üst sınıfı kürk giyilmesini bir asalet ünvanı sayıyordu. Bu nedenle kürk satışlarından büyük paralar kazananlar oluyordu. Saraya göre, satışlar kılıfına uyduruluyor, devlet hazinesinden gizleniyordu. İmparatorluk yönetimindeki bazı kişiler, sinsi planlarla yolsuzluk tesbit ettikleri zenginlerden rüşvetler sızdırıyorlardı.
Eğitime, bilgeliğe, astronomi araştırmalarına önem veren 3.’ncü Mustafa, devlet yönetimine ehil adamlar bulamıyordu. Bu sıkıntısını, birden şiddetle köpürerek dile getirdi:
“Cümle Vezir Vüzera hep kendini düşünür. Hazine tamtakırdır.
Bilesiniz ki, Rusya’ya, İtalya’ya, Akdeniz’e üç ayrı sefer planlarım, hâlâ beklemededir. Nedir, bu uyku gafleti? Kulağıma gelenler hiç hoş şeyler değildir. Asil topraklarımız vurguncuların istilasına mı uğramıştır? Bu rezaletlere ne dersunuz?”
Huzurdakilerin cevap verecek halleri kalmamış, yüzleri kızarmıştı.
Sultan, sağ kolunu, huzurundakileri ürkütecek şekilde salladı:
“Halkıma alelacele duyurula. Kürk giyilmesini yasakladım. Bunun ticaretini yapanlardan ağır vergiler alına..”
Huzurdakiler, Padişahın çıkma işaretini alınca peşpeşe dağıldılar.
Hiddetini yatıştırmak için sarayın balkonuna çıkan 3.’ncü Mustafa, vaktin öğlene yaklaştığını ve yemek sofrasının kurulmakta olduğunu umursamadan bir süre gökyüzüne daldı.
Mustafa, içgüdüleri kuvvetli bir padişahtı. Küçük yaşlarından beri gökyüzü araştırmalarına büyük bir istek duyardı.
O sıralarda Fransa’da gelişen “Kayıptan haber alma sezgisine” ayrı bir ilgi daha duyuyordu. Fakat bunun kendi fıtratına uygun olamayacağını düşünürken aklından geçenleri, önemli buluyordu.
İnsanın haleti ruhiyesini (içinden geçenleri) okumak gibi bir yeteneği bulunduğunu hatırladı. Bu konuda elde ettiği sezgilerinde hiç yanılmamıştı. Yaradılışındaki bu fırsatı kullanarak dönemin Ulâma sınıfını ve yeteneksiz devlet adamlarını tasfiye etmişti. Ancak bunun da sıkıntılarını çekmiş, tasfiye ettiklerinin yerine, istenilen yetenekte kişiler bulmakta zorlanmıştı.
Sultan 3.’ncü Mustafa, balkonda ciğerlerini geniş havayla doldurduktan sonra, yolsuzluklara bulaştıklarını sezdiği vezir ve erkanının akıbetlerini çizecek yöntemi kafasına yerleştirdi:
“Hamuru ince açarsan yırtılır.”
Bekleyecekti. Böylece devlet adamında vizyon yeteneğinin ne kadar önemli olduğunu gösterecekti.
Devletin gözü, kulağı ve Ali menfaatleri konusunda dünya yüzünde en başarılı İstihbarat örgütü kuran 3.’ncü Mustafa, her türlü tezgahlanan oyunları zamanında meydana çıkarmıştır.
Devleti batı taklidiyle değil, imparatorluğun geleneksel yapısı içinde kalkındırmaya hedeflendirmiştir.
Haksızlığı hiç sevmez, adaletin yerine gelmesini isterdi.
Sultan 3.’ncü  Mustafa’nın inancına göre gök yüzünde parlayan her yıldızın arkasında karanlık bir derinlik vardı.
SÜVEYİŞ KANALI PROJESİNİ İLK DÜŞÜNEN III. MUSTAFA OLMUŞTU. (SALI GÜNÜ)

 

<