Tarihçilerin vebali
Tarih hakkında olumlu düşüncelerim yok. Tarihin bir ilim olmadığına kaniim. İlim olmaya elverişli yanları var ama genel olarak, tümel olarak bakıldığında ilim özelliği taşımıyor. Ancak okumuş-yazmış herkes tarih hakkında bir şeyler bilmekte ve konuşma sırasında kimi tarihi olayları okudukları tarihçilerin eserlerine dayanan düşüncelerini ifade etmektedirler. Tarihte genellikle kahramanlar, zaferler, başarılar, kazanımlar, beğenilen seciyeler öne çıkarılır. İnsanlar adeta insan olmaktan uzaklaştırılarak idealize edilir, numuneler haline getirilir ve okuyana sunulur. Tarih biraz ahlakçıdır aynı zamanda. Ahlakın hoşgördüğü misalleri parlatır. İyi ama ahlaksızları anmak gerekir mi? Hayır gerekmez.
Xxxx
İlmin belli şartları var. Birincisi denenebilir olmaktır. İkincisi tarafsızlıktır. Üçüncüsü de genegeçerliktir. Başka şartları da var elbette ilmin. Benim için tarafsızlık ve genelgeçerlik iki temel esastır. Ortaya çıkan sonuç, ilmi veri, ilmi üretim bütün dünyada kabul edilir mahiyette hakikat olmalıdır. İkincisi de iktidara, muhalefete, şu ırka, bu dine, bu siyasi kabule veya başka erklere göre olamaz. İlim saf hakikat olmalı ve tüm insanları bağlamalıdır.
Bu yüzden tarih alanında bu üç şartı göremediğim için tarihi bir ilim dalı olarak kabul etmiyorum. Ama belge, sayı, takvim, zaman tespiti, ilim özelliğindedir. Ama tekrarlanamazlığıyla, denenemezliğiyle, yanılma ve yanıltma imkeanı çok oluşuyla ilim olmaktan uzaklaşmaktadır tarih.
Xxxx
Tarihçiler öncelikle iktidarın, gücün, zaferin, başarının anlatıcılarıdır. Zaten iktidara, güce intisap edildi mi bilimden uzaklaşıldı demektir.
O yüzden her ülkede, her milletin kendi tarihçileri milli tarihlerini yazar ve anlatırlar. Tarih millidir. Milli olan ise evrensel değildir. İlim ise evrenseldir. İşte bu sebepten de tarih ilim değildir.
Her milletin tarihi millidir ama o da ikiye ayrılır.Resmi tarih ve gayrı resmi tarih. İşin garibi birbirine zıt iddialarda bulunan bu iki tarih, aynı sınırlar içinde ve aynı millete ait olmasının yanı sıra ikisi de millidir.
Bu ayrılık nereden kaynaklanır? İktidar ve iktidar dışındakilerin olayları algılaması, telakki etmesi ve idrak etmesiyle ilgilidir. İki taraf için her vaka, her olay ve görev alan kişiler farklı değerlerdedir.
Xxxx
Şevket Süreyya Aydemir’in Menderes’i ile Demokrat Partiye oy vermiş insanların Menderes’i neredeyse ayrı kişilerdir.
Mustafa Kemal, İsmet İnönü, son dönem Osmanlı padişahları her biri tarihçi için aynı kişi olarak anlatılamaz.
Tarihten Korkmayanlar adında Ziya Şakir’in bir kısa çalışması var. Birinci Dünya savaşını nasıl kaybettiğimizi anlatıyor. Orada Osmanlı Sultanı Vahdeddin için söyledikleri Osmanlı düşmanı cumhuriyet tarihçisini gözler önüne seriyor. Tarihçi ve düşman, tarihçi ve dost.Böyle bir şey olabilir mi? İlim olsa tarih, böyle bir şey olmaz. Tarih ilim olmadığı için olabiliyor. Vahdeddin’i Necip Fazıl’dan Tarık Mümtaz Göztepe’den okuduğunuzda başka bir insanla karşılaşırsınız. Ziya Şakir’i okuduğunuzda başka bir insan.
Halbuki iki taraf da Allah’ın aynı kulunu anlatıyor. Birinin melek dediğine öteki şeytan diyor ve ikisi de tarih. İki taraftakiler de tarih yazarları.
Xxxx
Siyasi kişiler, emirler, ümeralar, meşhurlar, güçlüler, erk sahipleri, servet sahipleri, verme imkeanı olanlar daima parlatılmış, kusurlarından soyutlanmış, övgülerle anlatılmışken, güçsüzler, fakirler, kaybedenler, ünsüzler, aşağılanmış, horlanmıştır. Buna da tarih diyoruz.
Tarihçiler söz ettikleri insanları aşağılamaktan veya haksız yere övmekten öyle günah deryasında yaşamaktadırlar ki onların akıbetlerinden gerçekten endişe etmekteyim.
Xxxx
Peki tarih ne işe yarar? Milletlerin milli şuurlarını gelen ve gelecek nesillere aktarmakta çok kullanışlı bir araçtır. Ama bu aracın çok sağlıklı olmadığını da nesillere anlatmak gerek. Okudukları, duydukları her şeyi aynıyla vaki sandıklarında büyük bir aldanış içinde olacaklardır.