FARUK KORÇA

FARUK KORÇA

FARKLI TARAF

TARİHİ GERÇEKLER

İngiliz Yüksek Komiseri Amiral Calthorpe, 21 Nisan 1919'da Osmanlı Saray Hükümeti'ne bir nota veriyor. Bu İngiliz notasında Anadolu'da silahların toplanması işinin çok ağırdan alındığı, Doğu Anadolu'da baştan başa şürâlar kurulduğu, bu şürâların asker topladığı, bu duruma derhal son verilmezse “işlerin ciddiyet kazanacağı” belirtilerek hükümetin hemen harekete geçmesi isteniyor. Ayrıca 25 Nisan 1919'da İngiliz Yüksek Komiser Yardımcısı Amiral Webb, Sadrazam Damat Ferit'i ziyaret ederek aynı istekleri tekrarlıyor. Damat Ferit bu durumu çözeceğini bildiriyor. İmparatorluk bu iş için Osmanlı Birliklerine Mustafa Kemal Paşa'yı müfettiş tayin ediyor ve asayişi sağlamak için Samsun'a gönderiyor. Aynı günlerde Saray Hükümeti, “işgallere karşı dilenilmemesi için” Anadolu'ya nasihat heyetleri de gönderiyor.

Vahdettin'in Anadolu'da Milli bir kuvvet hazırlamak için Mustafa Kemal Paşa'yı ihtilaf devletlerinden gizli biçimde Anadolu'ya gönderdiği söylentileri çıkartılıyor. 

Anadolu'ya gönderilen Mustafa Kemal Paşa'ya bölgedeki asayişin düzeltilmesi, asayişsizlik nedenlerinin belirlenmesi, silahların toplatılması, şürâların para ve asker toplatmasının engellenmesi ve şürâların kapatılması görevlerini veriyor.

Saray Hükümeti İngilizlerin bu isteğini yerine getirmek için Mustafa Kemal Paşa'nın yetkilerini bu ileri derecede kapsayacak biçimde geniş tutmuştu.

Mustafa Kemal Paşa resmi bir görevle Anadolu'ya geçmek için Genel Kurmay'daki ve Hükümetteki asker, sivil tanıdıklarını devreye sokuyor. Bu kişiler Anadolu'ya gönderilecek bir müfettiş arayan Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya Mustafa Kemal'i öneriyorlar. Damat Ferit Paşa bu konuda Vahdettin’i de ikna ediyor. Çünkü Vahdettin daha önceden Almanya gezisinde Mustafa Kemal’i fahri yaverlik görevine getirdiğinden bu görevlendirmeyi onaylıyor.

Mustafa Kemal Paşa 1926'da Falih Rıfkı Atay'a "Beni İstanbul'dan uzaklaştırmak için bu göreve getirdiler.” diyor. Kendisinin Karadeniz’deki Pontus olayları hakkında bilgi toplamak bahanesi ile Samsun'a gönderildiğini söylüyor.

Mustafa Kemal Paşa ordu müfettişi olarak Anadolu'ya gönderilme nedenini Nutuk'ta şöyle anlatıyor: “Onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler, ne pahasına olursa olsun benim İstanbul'dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe Samsun ve dolaylarındaki güvenlik olaylarını yerinde görüp tedbir almak üzere Samsun'a kadar gitmem idi…

Mustafa Kemal Samsun'a gitmeden önce İstanbul'da Vahdettin'le görüşmelerinden birinde Vahdettin kendisine aynen şunları söylüyor: “Paşa, paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin. Bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir, (O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükûnla dinliyordum). ‘Bunları unutun' dedi. Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden önemli olabilir; paşa, paşa, devleti kurtarabilirsin!” Vahdettin için devletin kurtuluşu İngilizleri memnun etmekten” geçiyordu.

Mustafa Kemal, aynen şöyle diyor: “Vahdettin demek istiyordu ki, hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanak noktamız İstanbul'a hâkim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikâyet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer, onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri tutuklarsam Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım.

Mustafa Kemal Anadolu’ya geçerken Vahdettin’ci yazarlar kendisine 40.000 altın verdiğini yazmışlardır. Gerçek şu ki Mustafa Kemal ordu müfettişi olarak kendisine Dâhiliye Nezareti ödeneğinden 1000 lira ile 23 karargâh mensubunun 3 aylık maaşları, yollukları ve yüzde 50 zam veriliyor.

Mustafa Kemal ve arkadaşları Sivas’tan Ankara’ya geçerken tam anlamı ile yoksulluk içinde idiler.

Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçip de sarayın kendisine verdiği görevin tam tersine, halkı direnişe çağırınca, halka silah dağıtınca, genelgeler yayınlayınca İngilizler, Saray Hükümeti'nden Mustafa Kemal'i geri çağırmasını istiyorlar. 6 Haziran 1919'da İngiliz General Milne, Mustafa Kemal'in geri çağrılması için Harbiye Nezareti'ne yazı yazıyor. 8 Haziran'da, Harbiye Nezareti Mustafa Kemal'i geri çağırıyor. 17 Haziran'da İngiliz Yüksek Komiseri General Calthorpe, Mustafa Kemal'in geri çağrılmasını istiyor. Mustafa Kemal'in Amasya Genelgesi'ni yayınlamasından bir gün sonra, 23 Haziran'da Dâhiliye Nezareti, Mustafa Kemal'in azledildiğini duyurarak emirlerinin dinlenmemesini istiyor. 30 Haziran'da İngiliz General Milne, Harbiye Nezareti'nden, 2 Temmuz 1919'da da İngiliz Amiral Calthorpe, Hariciye Nezareti'nden Mustafa Kemal'in geri çağrılmasını istiyorlar. 5 Temmuz'da Harbiye Nezareti, Mustafa Kemal'i padişah adına” geri çağırıyor. Mustafa Kemal dönmüyor. 7/8 Temmuz 1919 gecesi Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal'i “ordu müfettişliği” görevinden alıyor. 10 Nisan 1920'de Atatürk ve arkadaşlarının katli vaciptir fetvalarını yayınlıyor. 18 Nisan 1920’de Kuvay-ı Milliye'ye karşı Kuvay-ı İnzibatiye'yi kuruluyor. 11 Mayıs 1920'de Atatürk ve silah arkadaşlarını idama mahkûm ettiler. Padişah Vahdettin, 24 Mayıs 1920'de Atatürk'ün idam fermanını onayladığında Atatürk'ün Samsun'a çıkmasının üstünden sadece 1 yıl 5 gün geçmişti.

İşgal edilmiş bir vatan vardı ama sömürgeyi kabul etmeyen bir millet onu bekliyordu. Milli mücadele için ilk adım o gün atıldı.

ATATÜRK İstanbul'a 8 yıl sonra döndü. Doğduğu şehir Selanik elden çıkmış, can-feda cepheye koştuğu Trablusgarp kaybedilmiş, Kudüs ve Mısır artık yok. Yunan ve İngiliz hayranlarıyla 5 yıl işgali yaşayan caddeye İstiklal adını vermesini, İstanbul'a “Ertuğrul" isimli yatla girmesini anlayamayız. 16 Mayıs Gazi'nin Milletimizin hatırasında en önemli günlerden biri. Milli hafızamızın parlayan yıldızı…

Türkiye milli ve bağımsız bir devlet olarak var olacağının müjdesinin ilk günü kutlu olsun.

ATATÜRK’ÜN TARİHE GEÇEN SÖZÜ:
GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER

Mustafa Kemal Paşa, Adana’dan 13 Kasım 1918 günü öğle saatlerinde trenle İstanbul’a gelir ve Haydarpaşa Garı’ndan bindiği ‘Kartal’ istimbotuyla Galata’ya doğru giderken, 55 parçalık işgal donanmasının arasından geçer.

O sırada yaver Cevat Abbas hem boğaza giriş yapan düşman zırhlılarını hem de Marmara yönünü işaret ederek ağır ağır arkadan gelen gemileri gösterir, hüzünlü, biraz da ürkek bir sesle, "Geliyorlar" der.

Mustafa Kemal Paşa yaverinin gösterdiği yana baktı; İngiliz donanmasına bağlı, aralarında Yunan zırhlısı Averof’un da bulunduğu gemiler ağır ağır Marmara’dan boğaza doğru ilerlemeye devam ediyordu. 

O günün akşam saatlerinde Dolmabahçe Sarayı önünde demirleyecekler, toplarını da yüzyıllardır hükümran devletin hükümdarlık sarayına çevireceklerdi.

Mustafa Kemal Paşa bu gemilerin buraya gelmemesi için Çanakkale’de verilen savaşları, akıtılan kanları, yitirilen canları hatırladı; sonra da öfkeli, aynı zamanda azimli bir sesle: "Evet gelirler, gelirler ama bir gün de geldikleri gibi giderler” dedi...

. . .

“Ben 1919 senesi mayısı içinde Samsun’a çıktığım gün elimde maddi hiçbir kuvvet yoktu. Yalnız büyük Türk Milleti’nin asaletinden doğan ve benim vicdanımı dolduran yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. İşte ben bu ulusal kuvvete, bu Türk Milleti’ne güvenerek işe başladım."

. . .

CENGE GİDERKEN

Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;

Sinem, özüm ateş ile doludur.

İnsan olan vatanının kuludur.

Türk evladı evde durmaz giderim.

*

Muhammed’in kitabını kaldırtmam;

Osmancık’ın bayrağını aldırtmam;

Düşmanımı vatanıma saldırtmam.

Tanrı evi viran olmaz, giderim.

*

Bu topraklar ecdadımın ocağı;

Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;

İşte vatan, işte Tanrı kucağı.

Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.

*

Tanrım şahit, duracağım sözümde;

Milletimin sevgileri özümde;

Vatanımdan başka şey yok gözümde.

Yâr yatağın düşman almaz, giderim.

*

Ak gömlekle gözyaşımı silerim;

Kara taşla bıçağımı bilerim;

Vatanım için yücelikler dilerim.

Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.”

. . .

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını ve milli mücadelede yitirdiğimiz kahraman şehitlerimizi rahmet, saygı ve minnetle anıyor, gençlerimizin bayramını kutluyorum.

Sağlıcakla kalın.

<