RECEP ARSLAN

RECEP ARSLAN

Taşınma mevsimi

Önce bir şarkının sözleri takıldı dilime.
Yine mevsimler dönecek yine yapraklar düşecek
Giden gençliğimiz geri gelmeyecek.
Merhum Yıldırım Gürses’in acemkürdi makamındaki bu eseri belik şiir değeri yüksek değil ama musiki ile ölümsüzleşmiş bir çalışma. Sufyan usulündedir.
Semtinizde bir yürüyüşe çıkınız. Şaşıracaksınız. Binaların önünde, evden eve nakliyat, taşıma kamyonları durmuş. Kimi eşya indiriyor, kimi ise alıp gideceği yükü bindiriyor.

Xxxx

Memur çocuklarının kaderidir. Babanın  tayini çıkar bir başka ile, ilçeye durup dururken. Çocuk açsından böyle. Durup dururken. Ama çalışan için öyle değil. İş yerinde amirleri, şefleri, müdürleri ile iyi gitmemiştir ilişkiler. Ya da başka yerde ihtiyaç vardır. Ya da mecburi çalışma süresi dolmuş, yasal yer değiştirme zamanı gelmiştir. Ya da her neyse. Dünyanın bin bir hali var. Hangi birini anlatabilir ki kalem.

Xxxx

Çocuk anne-babanın memleketinden başka yerde doğmuştur. Nice memurlar var ki, her çocuğu başka bir ilde, ilçede doğmuştur. Kardeşlerin nüfus kayıtları başka başka il veya ilçelerdedir. Bebek iken çok önemli değildir de, sokağa çıkmışsa çocuk, başka evlerde de kendi yaşıtı insan yavrucuklarıyla tanışmışsa, onlarla birlikte oyun oynamışlarsa, ip atlamış, saklambaç, kovalamaca, misket oynamışlarsa. Ya da bilgisayardan, televizyonlardan gördükleri oyun kahramanlarını canlandırmışlarsa, her biri o oyunlardaki bir rolü kapmışsa taşınma işi çocukların bütün o zevklerini, hatıralarını, aldıkları tatları katleder.

Xxxx

Taşınmanın mevsimi vardır. Genellikle yaz aylarında, okul tatillerinin sonuna yaklaşıldığında kamyonlar gelip dayanır kapılara binalarda. Asansörlü (inçık) taşıma, sigortalı taşıma, kırılan dökülene tazminat ödemeli taşıma diye tanıtım yapan o şirketler, işi aldıktan sonra bambaşka kimliklere bürünürler. Eşyalar kırılır, dökülür ve o adamlar suçu birbirinin üzerine atarak, münakaşa çıkartarak hiçbir tazminat ödemeden, özür bile dilemeden, eşyayı yeni adrese bırakıp kaçarlar.
Şaşılacak şey, bir o kamyona, bir de evin üç odasını ve salonu ve daha bilmem hangi boşlukları doldurmuş eşyalara bakanlar, ‘Bu kamyon bu eşyayı almaz’ hükmünü vermekte acele ederler ve hep yanılırlar. O kamyonların içi bir sırdır. O eşyanın hepsini yükler ve yola revan olurlar.

Xxxx

Taşınmanın çilesi kadının omzundadır. O eşyaları tek tek sarar-sarmalar, kırılmasınlar diye her birini bir hendese ile dizer sepetlere, çantalara. Sonra da gittiği yeni evin her bir yerine o eşyayı itina ile yerleştirir. Kırılan her bir eşya için göz yaşı döker, onunla ilgili hatıralarının kımıldaklarını seyreder zihninde. Onunla birlikte giden anıları sadece onun dünyasının renkleri ve ahnekleridir. Kimse bilmez, anlamaz ondan başka. Ne çocukları, ne kocası. 
Bir hafta toplanmak sürmüşken en az iki hafta da yerleşmek zamanını doldurur kadının. Yeni çiçek saksıları,  etrafı süsler.

Xxxx

Ya çocuklara ne demeli. Sokağa çıktıklarında kendielri yaşındakilerin hiç birini tanımazlar. Onlar kendi aralarında oyunlar kurmuşlar, rolleri üstlenmişlerdir. Yeni gelene aralarında yer açmak zaman alacaktır. Çekingen ve tedirgin yaklaşımlar birkaç saat içinde sıcak arkadaşlıklara dönüşecektir ama, eski mahallelerindeki arkadaşlarını da kimi zaman arayacaklar, özleyecekler, ama asla onları bir daha göremeyeceklerdir. Kırık-dökük anılar, belleklerde küçük izler bırakmış yaşanmışlıklar ve silinip gidecek bir çok hayat parçacıkları.

Xxxx

Her şeyin bir mevsimi var. Her mevsimin kendine ait halleri var.
Taşınma mevsimini sadece maddi kamyonlara bakarak anlayamaz insan. Birkaç kamyon gördüm kapılarda. Kimi gitmeye kimi yerleşmeye hazırlanıyordu.
Tam o sırada cami minaresinden sala okunmaya başlandı. Anlaşılan birileri daha taşınma mevsimini kullanıyordu. Hem de son defa.

<