TDK'ya üç soru
Türk dilini geliştirmekle görevli bir devlet kumrumuz olan Türk Dil Kurumu’na üç soru soracağım. Umarım ikna edici bir cevap vereceklerdir.
Türkçe telaffuz edildiği gibi yazılan bir lisan mıdır?
Türkçe, kelimelerde hecelenebilirlik arar mı?
Başka bir harfin sesini değiştirmek için başka bir harfe işaret konulur mu?
Xxxx
Türkçe telaffuz edildiği gibi yazılan bir dil ise, Kalem, Kalın, Katil, Kar kelimelerindeki ka ile Kibar, Katip, Kainat, Kağıt kelimelerindeki ke aynı sesin işareti olabilir mi?
Bir yağış şekli olan kar ile kazanç anlamını yüklenen kar aynı şekilde yazılabilir mi?
Kelimeler telaffuz edildiği gibi yazılacaksa, keağıt, keainat, Keabe, Keatip, kear şeklinde yazmakta sakınca nedir?
Ka sesini ke sesi haline getirmek için a üzerine konulan uzatma işareti sorunu çözüyor mu? O zaman şöyle bir durumla karşılaşılıyor demektir:
Yan yana duran iki insandan karnı ağrıyanın karın ağrısı geçsin diye, yanındakine ilaç vermek gibi bir garabet, gariplik ortaya çıkıyor.
Saadettin kelimesinde olduğu gibi uzatma ile a sesinin uzatılacağı durumlarda a’ya şapka konulduğu biliniyor. Şapka koymak istenmediğinde iki a ile yazılabiliyor. Sorun çözülüyor. Ama a’dan önceki harfi inceltmek için a’ya şapka takmanın bir mantığı olamaz.
Bu durumda Türk Dil Kurumu bir çalışma yapmalıdır sanıyorum.
Xxxx
Türkçe’de kelimeler hecelenebilir ise Batı’dan alınan kelimelerin yarısı üzerinde işlem yapılıp, yarısı üzerinde işlem yapılmaya cesaret edilemediği görülüyor.
Traffic, Train, Tragedya, Plain, Radio gibi daha yüzlerce kelime sıralanabilir.
Bu kelimeler aynen alınmamış, ama tam da Türk ağzına, telaffuzuna kavuşturulmamış olarak karşımıza çıkıyor.
Bu kelimeler Batıdan alınmış ve tam ameliyata tabi tutulmam
ış diyelim. Peki Trabzon için ne demeli?
Kelimeyi hecelersek; tı-rab-zon şekli ortaya çıkıyor. Ama yazarken birinci hecenin ı’sı yok oluyor ve üç heceli Tıranzon’u iki buçuk heceli yazıyoruz.
Xxxx
Şimdi burada mesele TDK’yı ilgilendirdiği kadar Tırabzonluları da ilgilendirmeli.
Bir Türk şehri olan, ana dili, resmi dili Türkçe olan bir milletin, bir devletin ilinin adı Türkçe’ye uygun olmayan biçimde yazılıyor. Orada üniversite var, ilim adamları var. Edebiyat Fakültesi var, Edebiyat purofesörleri var. Yazar, gazeteci, edebiyat öğretmenleri var. Bütün bu sıfatların sahipleri bunu görmemekte, düzeltmemekte ısrarlıdırlar.
Xxxx
Sorunları görmezden gelmek sorunların çözümünün yüzde ellisidir diyen Batılı devlet adamları vardır.
Ama dilini, lisanını, milletini, devletini seven insanlar olarak bu soruların cevaplandırılmasını, bu sorunların çözümlenmesini beklemek de bir haktır.
Xxxx
Sağlık Bakanlığına ve Milli Eğitim Bakanlığına da sorulacak sorular var. Her kurumun girişine koydurduğunuz misyonumuz, vizyonumuz levhaları hangi amaca hizmet ediyor bilmek isteriz.
Bu kurumlar ne zamandan beri misyoner oldular da misyon yüklendiler. Misyonerliği bu kadar benimsemek gerekir mi?
Vizyon yerine görüş alanımız, ufkumuz demek mümkün. Misyonumuz yerine de vazifemiz, sorumluluğumuz, mükellefiyetimiz, görevlerimiz gibi kullanılabilecek en az beş-altı kelimemiz var.
Biraz şuur, biraz sorumluluk duygusu lütfen.