TEDAVİLERDE KULLANILAN BİTKİLER VE TARİHÇE
Eski çağlarda, hastalıkların tedavisinin dini inançlarla, sihirle ve çeşitli ritüel'lerle yapıldığı arkeolojik kazılardan anlaşılmaktadır. Bitkilerin, hastalık tedavilerinin dışında savaşta ok uçlarına zehir olarak kullanıldığı, halen bazı ilkel toplumlarda da görülebilmektedir.
Bitkiler, tedavi için çağlar boyunca çeşitli uygarlıklar tarafından kullanılmıştır.
İslami dönemdeki tedavi ve reçeteleri, ayrıca bitkiler hakkındaki bilgileri, Müslüman toplumlarda yazılan eserlerden öğrenebilmekteyiz. İslam dünyası bu konuda büyük Yunan ve Roma uygarlığından oldukça etkilenmiştir. Hipocrate, Galen, Diascorides ve diğer önemli hekimlerin eserleri, Yunanca asıllarından ya da Süryaniceden Arapçaya çevrilmiştir. Müslümanlar tarafından ilk hastane Şam' da 706' da kurulmuştur. İslam hekimleri, bitkiler ile tedaviye büyük önem vermişlerdir. İslam hekimliği, geniş olarak Yunan ve Hint hekimliğine dayanmıştır. Özellikle anatomi bilgisi için Galenis' un kitaplarına baş vurulmuştur. Çünkü ameliyatta, kadavra üstünde otopsi yasaktır.
Önemli Müslüman hekimleri şöyle sıralayabiliriz:
Lokman Hekim (Tevrat döneminde - Habeşistanlı )
Dineveri ( Ebu Hanife Ahmed bin Davud - Selçuklu)
İbn - i Sina ( Ebu Ali) AI Afiki ( Abu Cafer Ahmed bin Muhammed) İbn - i Bayraktar ( İbn - i EI - Beithar Ziyaeddin ) Davud AI Antaki Mehmet Mümin Hüseyni Tankabuni ( Osmanlı dönemi) Mehmet bin Ali Şanizade Mehmet Ataulla İbn - i Batûta Evliya Çelebi Selçuklu Döneminde, ilaç satan dükkanlar ( eczaneler) bulunmakta idi. Bu dükkanlara Hindistan' dan ve çeşitli yerlerden tıbbi bitkisel ilaçlar geliyordu. Kervansaraylarda bile bu dükkanlara rastlanıyordu. Dineveri, İbn - i Baytar, Ebu Reyhan, Birunî vd. Selçuklu Dönemi önemli hekimlerindendir.
Selçuklu dönemi' inde ilaç yapımı ve tedavi, genelde kadın elinde olduğu için, daha sonraları bütün tedaviler kocakarı ilacı olarak anılmıştır. Selçuklu Dönemi'nde ilaç yapımı, bugün olduğu gibi tıbbın ayrı' bir bölümü gibi değildi, bir bütün sayılırdı.
Osmanlı tıbbı, Selçuklu tıbbının bir devamıdır.
Osmanlı' lar Anadolu' ya hakim olduktan sonra, Selçuklular' dan kalan tedavi kısımlarını muhafaza etmişler, kendileri de yeni tıbbi kurumlar ve hastaneler açmışlardır. Bu hastanelerde ilaçların yapılması için ŞERBETYAN ( şurup ve şerbet hazırlayan) bulunurdu. A YDELAN ( eczacı, yani ilaç yapan ), UŞŞABAN ( bitkileri tanıyan, toplayan) demekti. Gerekli olan bitkiler ise "AKTAR" ya da "ATTAR" denilen esnaftan satın alınırdı.
Kelime anlamı olarak AKTAR' ın AKKAR' dan geldiği, devaların aslı ve kökeni anlamında olduğu, AKKAR kelimesinin ise AKAKİR' den geldiği ve Arapçaya, Yunanca veya Süryanice gibi başka bir daldan girdiği, bugünkü anlamının ise " ilaçların yapılmasında kullanılan bitkisel, hayvansal ve madensel ilkel maddeler" olduğu zan olunur.
Osmanlı'larda aktar'ların kar hadleri devlet tarafından saptanıyordu. Hekim ya da eczaneler' den çok aktarlar hazırladıkları terkiplerle, halkın ilaç gereksinimini karşılıyorlardı. Örneğin, XVIIII yy.' da İstanbul' da 45 eczaneyle karşılık 2000 küçük aktar olduğu ve bunların" Esnaf - attaran - i seyyaran ", " Yahudi Aktarlar ( Esnaf - i attaran - i Yahudan )", " ince aktarlar" şeklinde adlandırıldıkları bilinmektedir.
Ayrıca Evliya Çelebi, aktar'ların ve tabib' lerin, Piri' nin LOKMAN HEKİM olduğunu bize söylemektedir. Türkçe bitki adları ile ilgili ilk bilgiler, Xl. yy' da Kaşgarlı Mahmut' un yazdığı Türk dilinin ilk sözlüğü olarak kabul edilen DİVAN - ÜL LÜGAT- ÜL TÜRK bulunmakta olup, halen Anadolu' da bu bitki adlarının bir çoğu kullanılmaktadır.
Osmanlı imparatorluğu döneminde, Türkçe bitki adlarını veren ilk kitap ise İshak Bin Murad' ın 1390 yılında Gerede' de yazmış olduğu EDVİYE - i MUFREDAT ADLI eseridir.
XV. yy.' da Süleymaniye Külliyesi bünyesinde bir DEVAHANE ( merkez eczanesi) ve bu eczaneye bağlı olan DARÜLAKARİ (drog deposu) bulunuyordu.
Bu bize, XV. yy. Osmanlı ilaçları hakkında önemli bilgiler vermektedir.