Tercihleri ayrıştırmak ya da dışlamak!
Yine bir anımla başlayacağım yazıma...
Tam hatırlamıyorum, ama herhalde 1979 yılıydı. Çünkü, 12 Eylül darbesi öncesiydi.
Benim yönetici olduğum gazeteye, Merter’de saat 21’den onra transseksüellerin yol boyunca dizilip müşteri aradığı, otomobillerin de neredeyse kuyruğa girip, bunlarla ilişkiye girmek için pazarlık yaptığı haberi geldi...
Ben de, muhabir bir arkadaşımı görevlendirdim. Haber doğruydu. Fotoğraflar çekildi. İstanbul baskımızın 1. sayfasında fotoğraflı olarak yayımladık...
Ertesi gün, emniyet güçleri bütün transseksülleri topladı. Beni o tarihlerde İstanbul Valisi olan rahmetli Nevzat Ayaz aradı. Ve bana, “Tamam topladık transseksüelleri” dedi. Ben de vali Ayaz’a, “Yanlış yaptınız valim. Onları değil, onlara ilgi duyanları toplayacaktınız. Transseksüeller sadece kendilerini teşhir ediyorlar. Onlara ilgi duyanlar bence suçlu” dedim.
Nedenini de şöyle açıkladım: “Sayın Valim, kendisinin gerçeğini ortaya koyanlar değil, onlarla ilişkiye giren evli, bekar erkekler suçlu. Çünkü, oradan kapabilecekleri zührevi hastalığı günahsız eşine ya da sevgilisine taşıyacak. Onlar klinik vakadır. Gerçeği sergileyenler suçlu olamaz!”
Rahmetli Ayaz da hak verdi ve daha sonraki günlerde transseksüellere ilgi duyanlar karakollara çekildi...
“Bize ne bu anından” dediğinizi duyar gibiyim...
Amacım görüşümü ortaya koymak!
***
Gelelim bugünkü konuma.
LGBT, “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel ya da Transgender”in kısaltılmış şekli.
LGBTİ de, “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans, İnterseks”in kısaltması.
LGBTT ise, “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, Travesti” anlamında.
LGBTTIQ’nun açılmış şekli de, “Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel, Interseks, Queer”...
Transgender, “trans veya trans birey, kişinin cinsiyet kimliği ile atanmış olan cinsinin uyumlu olmaması durumu” demekmiş.
İnterseks, “hem erkeksi hem de kadınsı cinsiyet özelliklerine sahip olan insan” anlamındaymış.
Queer ise, “heteroseksüel veya ikili cinsiyet sistemine uymayan, cinsiyet kimliği, cinsel yönelim veya her ikisini de içine alan” kişi demekmiş.
Bu konudaki kısaltmaları anlamamız için ayrıntılı olarak yazdım...
***
Unutmayalım.
Yetişkin karşı kişiye, cinsiyet ayrımına bakılmaksızın zorlama olmadıkça yapılan cinsel tercih, tüm dünyada (bazı şeriatla yönetilen ülkeler hariç) suç değil...
Ancak, toplum tarafından özenti yaratıyor diye, “kötü örnek” olarak değerlendiriliyor.
Bir kişinin cinsel tercihi, karşısındaki kişi tarafından “olağan” karşılanıyorsa, buna karışmak neden?
Yeter ki, mahremiyet ön planda olsun! Olmalı da...
Elbette böyle tercihler olmasın, kimse de istemez kanaatindeyim!
Olanlar da, bizi ilgilendirmez, yakınımız ise sadece üzer!
Ayrıca bu tür ilişkilerin tıpta da nedenleri ve açıklamaları var!
Yani bu tanıma uyanların neredeyse tamamı, ya doğuştan ya da eğilimleri nedeniyle böyle...
Önemli olan, bunlarım ülkemizde ve dünyada toplumun birer parçası olması gerçeği!
Bunları dışlamak yerine, kabullenmek, sadece toplumda çoğalmasını önlemeye çalışmak gerekir!
Türkiye'deki ilk LGBT örgütü, “Lambdaistanbul / LGBTİ+Dayanışma Derneği”1993'te, İstanbul'da kuruldu. Aynı yıl ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gay Derneği) üyesi oldu. Araştırmalarıma göre, yasal bir dernek!
29 Eylül 1547-23 Nisan 1616 tarihleri arasında yaşayan ünlü yazar ve şair Miguel de Cervantesne demiş: “Özgürlük, Sancho (Don Kişot’un yardımcısı), Tanrı’nın insana bahşettiği en kıymetli armağanlardan biridir. Ne yer ne de denizler bununla kıyaslanabilecek başka bir hazine saklayamaz; zira özgürlük, tıpkı onur gibi uğruna can vermeye değerdir.”
Mahatma Gandhi’nin,“Dış özgürlük, belli bir anda iç özgürlüğümüzü geliştirmek üzere tanıdığımız kadarı dışında verilmez bizlere” sözleri çok derin ve doğru anlatım içeriyor.
En çok beğendiğim söz de, “Senin özgürlüğün, benim özgürlüğümün başladığı yerde biter” gerçeğidir!
Her türlü tercihleri kendimize uymuyor diye ayrıştırmak, dışlamak bu dünyanın en son noktasıdır.
Elbette toplumsal değerleri koruyalım! Ama, ayrıştırmadan ve dışlamadan!
***
Bu arada bir çift sözüm de, bir takım kişilere “mesaj” vermek gibi merakı olan Özdemir Erdoğan’a!..
Türkiye’nin tartışmasız sesi merhum Zeki Müren için, “İlk çıktığı seneler sesi iyiydi, ama bu kişiyi günümüzde hâlâ evrensel bir sanatçı gibi gösterenler ahlaksızdır” diyen ve benim gibi hayranlarını da “ahlaksız”lıkla suçlayan Erdoğan’ın “Eğer kötü örnek olmadıysa her toplumsal harekette boy gösteren LGBT’ler nereden çıktı?” sözleriyle, 1991’de “Devlet Sanatçısı” olan Müren’i neden suçladığını, karalama politikası izlediğini kustu!..
Sanatına saygı duyduğum (her sanatçıya olduğu gibi) Erdoğan’a, hatırlatırım:
“Sanatçılar sanatlarıyla değerlendirilir, anılır. Tercihleri onların kişisel hayatlarıdır!”
Özdemir Erdoğan, taşıdığın soyadına yakışmayan eylemlerde bulunman, T.C. Devleti’nin tek temsilcisi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı da eminim üzmüştür!
Özdemir Erdoğan’a son önerim, soyadını ivedilikle değiştir!.. Neden mi? Sana yakışmıyor da ondan!..