Osman Güvenir

Osman Güvenir

TMT'NİN MÜCADELESİ VE GENÇ NESİLLERİN İZLENİMLERİ

TMT’nin kuruluşunun üzerinden tam 59 yıl geçti. Yarın, Toplumsal
Direniş’imizin o anlamlı bayramını kutluyacağız. TMT’nin kuruluşunun ve
toplumsal var oluşumuzun üzerinden bunca zaman geçti de gençlik bu
mücadeleye nasıl baktı veya nasıl algıladı. Bir tarihi bu elli dokuz yıla
sığdırabilir misiniz? Çok zor. Kıbrıs Türkünün yaşanmışlıkları bu elli dokuz
yıla sığmaz ki!
Bazen düşünürüm bu tarihin uzun yolunda yürürken. Arkama baktıklarımla,
önümüzde bulduklarımızı kıyaslar ve hep yeni nesilleri düşünürüm. Acaba TMT
yeni nesillerin belleğinde nasıl bir yer buldu veya bulacak? Evet! Bir gün gelecek
ve eski nesillerle yeni nesiller arasında bir “anlatı” olarak kalacak TMT ismi.
Tıpkı bizlerin tarih kitaplarında okuduğumuz Kuvva-i Milliye ve Atatürk’ün
ulusal değerlerini ve ulusal onurunu korumak için verdiği onurlu mücadeleyi
anlatan belgeler gibi.
Sadece geçen zamana karşı TMT’nin ve bu davaya baş koyanların, toplumsal
ve ulusal diriliş, hatta ulusal direnç açısından bu görevlerin ne kadar önemli
olduğunu genç nesillere anlatmamız gerektiğini düşünüyorum zaman zaman.
Rumun acımasız kurşunlarına ve ENOSİS hayallerine son vermek ve mukabil bir
erk olarak karşısına çıkmak, kendi ata yadigarı toprakları yeniden vatan yapmak
için yer altına inen yürekli insanların mücadelesinin simgesidir TMT…
Bugün TMT’nin gerçeklere dayanan ve nedenleri anlatılan seri konferanslar
verilerek, gençleri bilinçlendirmek eski cenerasyonların görevi değil mi? Hangi
genç bir mücahitin yaşadıklarını ve o bitimsiz heyecanlarla dolu mücadelesini
onun ağzından duymak istemez ki?
Evet! Yarın TMT’nin kuruluşunu kutluyacağız, dedik... Bu kutlayışı veya
bir başka kutlayışları tek tek incelediğimizde, genç nesillerin “bu, sıradan bir
kutlamadır” mesajı verdiğini anlarız. “Vatan millet Sakarya devri çoktan
geçmiştir” diyen gençlerin bu deyişine atıfla, bir yerlerde eksikliklerimiz
olduğunu da düşünüyorum.
Beyin yıkama, bir psikolojik savaşın temel ilkesidir esasında. Zaten
psikolojik savaşı başlatabilmek için, inanmış kitleleri de oluşturmanız lazım. O
kitle veya bir davaya gönül vermiş insanları bir araya getiremez ve yüreklerini
ortaya koyduramazsanız başarılı olamazsınız.
Emekli Albay İsmail Tansu’nun belgesel bir kitabı var. “Aslında Hiç
Kimse Uyumuyordu” isimli bir kitap. Beni çok derinden etkileyen ve defalarca
okuduğum, yazılarımda kaynak olarak kullandığım TMT’nin Türkiye ayağından
başlayan ve gelişen yapısını derinlemesine inceleyen ve anlatan değerli bir kitap.
Bu kitabın önemine neden vurgu yapıyorum, onu da anlatacağım…
Zaman zaman sitem dolu yazılar yazarım gençlerimizin boşluklarının
doldurulması için. Zaman zaman uyarılarda bulunur ve hem TMT’cilerin hem de

2

Mücahitlerin belli bir program içinde kitlelere hitabeden konferanslar vermeleri
gerektiğine vurgu yaparım.
Şayet bugün 1 Ağustos TMT’nin kuruluşunu kutlayarak bir mesaj
verebiliyorsak ve bu mesaj da doğru algılanabiliyorsa, o mesaj gitmek istediği yere
giderse, kendimizi mutlu hissedeceğiz.
Kimse bana “geçti bunlar, şimdi geleceğe bakma zamanıdır” demesin.
Çünkü unutmasınlar ki bu ve buna benzer yaklaşım içinde olanlar, şu anda
huzur içinde oturdukları evlerinde rahat uyumalarında, çocuklarının özgürce
sokaklarda yürüyüşlerinde, okullarına gidiş-gelişlerinde, kanla irinle ve canla
vatan yapılan KKTC topraklarında kendi bayrağımız altında özgürce
dolaşabilmelerinde, devasa kentleşmemizde, özgür yayıncılığımızda, irfan
ocağı üniversitelerimizin kuruluş ve faaliyetlerinde, iş güç sahibi olmamızda,
yatırımlar zincirini ve dünya ile irtibatlaşmamızda, sanayileşmemizde ve en
önemlisi ulusal benliğimizin korunmasında ve onurlu duruşumuzla onurlu
bir milletin çocukları olarak var olmamızda TMT’nin ve tüm mücahitlerin
büyük bir rolü ve katkısı vardır.
Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi karşısındaki Cumhuriyet
Parkımızın tam ortasında görkemli bir TMT Anıtı vardır. O anıtın hemen ötesinde
de KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş yatıyor. Daha da ötelerde,
Hamitköy’de Anıttepe’de ise, Ulusal Liderimiz Dr. Fazıl Küçük bizi izliyor. Hiç
gençlerimiz o anıtın etrafında dolanıp, o TMT yeminini ve üzerindeki veciz sözleri
okudular mı? TMT’nin bir petek gözenekleri gibi örgütlenişini ve bölgelerdeki
sancaktarlıklar vasıtasıyle mücadele verişini öğrenebildiler mi?
O parkın önünde kırdıkları bira şişelerinin utançlığında, o görkemli anıtın
varlığını hissettiler ve geçmişle gelecek arasında bir muhasebe yapabildi mi
gençler?
Bir türlü değişmeyen Rum ve Yunan zihniyetinin baskı anlayışı taşıyan
tutum ve gidişatına endekslenmemiz mümkün mü? Bu mümkün değil. TMT,
Rumların baskıcı ve çözümsüzlük anlayışında bir yaşamı bize vermek için
kurulmadı. O bağlamda TMT yeninini okuduğumuzda, o yeminin ne kadar büyük
ve güçlü mesajlar verdiğini anlarız. Gençler bunu anlayabiliyorlar mı? Rumların
çözümsüzlük içindeki zaman madrabazlığını görebiliyorlar mı? Yeni hayatlarının
KKTC temelleri üzerinde ve TMT’nin yemin ilkeleri doğrultusunda devamının
şart olduğunu idrak edebiliyorlar mı?
Bunları soruyor ve TMT’nin ve mücahitlik hizmetlerinin çok çok önemli
görevler olduğunu vurgulayarak geçmişle gelecek arasındaki köprünün nasıl
tesis edildiğinin muhasebesinin yapılması gerekliliğini vurguluyorum.
Bu davaya katkı koyan bütün mücahit arkadaşlarımı yürekten kutlarım…
Toplumsal Direniş Bayramımız kutlu olsun!...

<