DOĞAN ÖZKAN

DOĞAN ÖZKAN

Toplumsal yok oluş..

Doğan ÖZKAN

Göçebe toplumuz…

Kökenimiz öyle… Denir ki; göçebeliğin temelinde doğa sevgisi yatar…

Sadece doğa sevgisi göçebeliğin temel taşı…

Etkisi vardır, ama asıl gerekçe, geçim derdidir… Göçebeler her mevsimde bölge değiştirirler geniş meraların bulunduğu alanlara giderler…

Çünkü kazanç kapısı hayvanlarının buna ihtiyacı vardır…

Hayvan sürülerinin hatta kendilerinin korumasını bir başka canlı; yani köpekler yapar…

Türklerin can dostu hayvanlar arasında; at, köpek ilk sıraları alır…

Hal böyledir…

Sonra Türkler yerleşik sisteme geçtiğinde de,  yani; köyleşmeye kentleşmeye başladığı ilk yıllarında da bu kadim dostlarından vazgeçmediler…

At ve köpek yine en yakın dosttu…

At kimi zaman sabanı çekti, tarım alanındaki en büyük yardımcımızdı, kimi zaman arabaya koşuldu ulaşımdaki en büyük dosttu…

Ve köpek yine en iyi koruyucu olamaya devam etti…

Teknoloji gelişti. İnsanoğlu değişti, Türk insanı teknoloji ile birlikte geleneklerini terk etmeye başladı…

Köy etkisini kaybetti.

Sonra giderek, kentleşme başladı, köpeğin, atın   Türklerle olan ilişkileri değişmeye başladı…

At giderek, insan yaşamını kimi zaman söndürecek kadar ileri gidebilen bir bahis oyununun alet olmaya, köpek ise yalnızlığın paylaşıldığı bir dost yaratığa  dönüştü…

Bu dostluk zaman içinde, bir şov halini de aldı…

Kimi zaman ise oyuncak oldu…

Köpeği, kediyi taşlayanı duyduk, ama böylesi bir vahşet ilk kez kamuoyunda bu kadar yankılandı…

Yavru bir köpeğin, kuyruğunu ve ayaklarını kesen bir zihniyet, bundan nasıl bir zevk almıştır…

Aslında yavru köpeğe yapılan bu işkence, işkenceyi yapan kişinin gerçek zihniyetini yansıtıyor…

İçindeki öfke birikimini savunmasız bir köpek yavrusundan çıkarıyor…

Bu kişi daha iri ve yırtıcı bir köpeğe bunları yapamaz….

Bu vahşette bile “güçlüler hukuku” çalışmıştır…

Bu vahşeti yapan kişiye kesindir ki; birileri de en hafifinden “mobing” uyguluyordur…

Minicik bebeği döven, anne ve bakıcı kadın, yaşlı bir kadını eziyet eden bakıcı, oğlunu öldüren baba…

Bir kediyi ağzını, ayaklarını bağlayım poşet içinde çöpe atan atanlar…

Bunlar toplumsal travmanın hızla yükseldiğini gösteriyor…

Ve ne yazık ki biz tüm bunları bir hukuk meselesi olarak görüyor vakayı adliyeden diyerek polisiye tedbirlerle önlemeye çalışıyoruz..

İşte asıl büyük hatayı burada yapıyoruz ve felakete doğru koşarak adımla gidiyoruz…

Oysa sorun, hızla değişen dünyaya ayak uyduramayan, köyden hazırlıksız olarak zoraki bir biçimde kentleşen insanımızdan kaynaklanıyor..

Bunları yakalayıp hapse atsanız sorunu çözer miyiz…

İşin en kötü tarafı da sorumluluk mangalda kül bırakmayan entel dantel yapıda…

Ve Psikologlarda, psikiyatrlarda, pedagoglar da ve bunlara seyirci kalan kendine akademik unvan verme ukalalığını gösteren üniversitelerde…

Bir konuyu atladık…

Tüm bunlar görmeyen, anlamayan, bir adım ötesi idrak dahi edemeyen siyasi kadrolar…

Bu ülkeye yazık oluyor…

<