Tüketimde din, ahlak
Dinler, değişik peygamberler tarafından vaz edilen dinler birbirinin tamamlayıcısı ve tashihi
durumunda. İnsanlığın gelişimine paralel olarak dinler de değişik toplumlara, değişik nebiler
tarafından anlatıla geldi. Adem aleyhiselamın getirdiği ilkelerle hazreti Muhammed aleyhiselamın
getirdiği ilkeler aynı. Allah birdir, doğmamış, evlat edinmemiş yaratılmış hiçbir şeye benzemez, hiçbir
şey yok iken o var idi. İşitir, görür , bilir, her şeye gücü yeter ve yapar, yaptığında bir hikmet, sır
vardır.
Bütün peygamberlerin getirdiği ilkeler böyle başlar, ahiret, yani bir başka aalem olduğu, ölülerin her
ilkbaharda diriltildiği gibi kıyametten, külli yıkımdan sonra diriltileceği, herkesin yaptığının karşılığını
göreceği, derin sıcak ve soğuktan oluşan cezalar yanında, iman edip, salih işler yapmış olanların da
altında ırmaklar akan köşklerde oturacakları anlatılmış. Yani ilk din ile son din arasında temel ilkeler
bakımından bir fark yok. Son din kendisinden öteki tüm dinleri, kitapları tashih ederek hükmünü
sürdürmektedir.
Xxxx
İnsan, Yaratan’ın bünyesine yerleştirdiği kanunlar icabı, tüketmeyle başlar hayata. Bir anne ve
babanın vücudundan bir şeyler alarak başlar, anne kanından beslenerek başladığı hayatı anne sütü
tüketerek sürdürür. Tüketim, hayatın her anında yaptığı bir şey insanın. Din de insanın her anına
rehberdir. Tüketim ile din arasında sıkı ilişki var. İlkelerin çoğu neyi , ne kadar, nasıl tüketmekle ilgili.
Tüketimin daima kısıtlı tutulmasını emreder din. Her şeyin azı da çoğu da reddedilir. Orta yol tavsiye
edilir. Yiyin için ama israf etmeyin , Allah israf edenleri, yani aşırı tüketenleri sevmez anlamında ayet
var. Son peygamberin sözleri arasında da, Nehir kenarında temizleniyor olsanız bile suyu idareli
kullanın anlamına gelen sözler ve tavsiyeler var. Dinle çok ilgili bir yazar, buradan yola çıkarak ahir
zamanda su o kadar kıymetlenecek ki, üçüncü dünya savaşı su yüzünden çıkacak, bu bir Peygamber
mucizesidir yorumunda bulunabilir.
Xxxx
Ahlak da din kadar tüketimle ilgilenir, hatta daha ayrıntılı biçimde. Çünki din, genel çerçeveler verir ve
her seciyedeki insan o genel çerçeveye sığar. Ama ahlak çerçevesi neredeyse bireysel ölçüde belirler.
İyi huy ve kötü huy dedi mi, ahlak o andan itibaren bireyselleşir. Su içerken, yemek yerken,
misafirlikte, tek başına, aile içinde, topluma açık bir yerde yeme-içme işleminin hangi davranış
kalıplarında yapılması gerektiği konusunda dinin daha genel, ahlakın daha özel tavsiyeleri vardır.
Ahlakın tavsiyelerinin hemen tamamında bir mantık ararsa insan, çok yanılır. Çünki toplumdan
topluma değişen kurallar var ahlakta. Çağımızdan bir misal verilirse: Bir erkekle bir kadın beraberce
yemeğe çıktılar. Masaya oturulurken erkek, kadının oturacağı sandalyeyi biraz geriye çekmeye,
arabaya biner-inerken kapısını açmaya, hanım helaya giderse, erkek kapıda beklemeye mecburdur. O
helada ne olacak ta erkek tedbiren kapıda bekliyor bilinmez. İşte size günümüz görgü kuralları,
ahlakından birkaç manzara.
Xxxx
Tüketimle ilgili dini çerçeveler daha mantıklıdır. Ama ahlak hem mantık aramaz, hem de bireyselliği
olan davranışlar bekler. Ama hayatı düşüncesinin temeline koyan düşünce nizamları, komünizm,
kapitalizm tüketme konusunda din ve ahlakın tavsiye ve yaptırımları işine geldiğinde kabul eder, işine
gelmediğinde görmezden gelir. Komünizm’de üretilen her şey komüne aittir. Ortak değerdir. Yönetici
sınıf dışındakiler, belli bir seviyede ortak ve eşit istifade eder, tüketirler. Aşırı tüketen komüne ihanet
etmiş sayılır. Zaten bir sonraki gün tüketeceği miktardan kesinti yapılır. Özetle böyle. Kapitalizmde ise
tüketim daima teşvik edilir. Çünki ne kadar çok tüketilirse, o kadar çok üretim için imalathaneler
çalışacak ve işgücü kullanılacak. İstihdam sağlanacak, işsizlik ortadan kalkacaktır. Tüketim teşvik
edildikçe üretim de canlandığı için hep ileriye giden bir iktisadi nazariye hayata geçmiş olacak.
Xxxx
İşte tam bu sırada iklim değişikliği, verimsiz yıl yaşanırsa kıtlık baş gösterecek, tüketmeye yetmeyen
üretimin fiyatı yükselecek. Bu durumlar için de reçeteler hazırlamak iktisat ilminin vazifeleri arasında.
Bütün bu kesat, buhran yıllarında nasıl bir yol izlenmesi gerektiği de iktisat ilim adamlarının en ciddi
uğraş alanlarıdır.