TÜRK İSTİHBARATCILIĞININ İLK USTASI KİMDİ?
Türkiye’nin doğusunda 40 yıldır devam ettirilen malûm terör olayları ve yeni yeni ortaya çıkan örgütlü eylemlerin aynısı, üçüncü yüzyılda, sultan 3’ncü Mustafa döneminde de yaşanıyordu.
Üç asır önce Turhal İlçesinde başlatılan isyanın elebaşısı Celal isminde bir eşkıyaydı. Anadolu’da ve Suriye’de baş gösteren isyanların boyutu daha değişikti. Devlet kurmayı hayal eden isyancı başları, kendi adlarına para bastırıp, hutbe okutmayı kafalarına yerleştirmişlerdi.
Fakat, 3’ncü Mustafa’nın kurduğu “Devlet-i Aliye-i istihbaratçıları’ndan bir kol, bu çeteye amansız bir darbeye hazırlanıyordu.
Nitekim Kalenderoğlu ve Canbolatoğlu’nun başını çektiği şekavet çeteleri, ahalinin gözünü korkuttuğu için göçler de hızla artıyordu. Ayaklanmacılar gövde gösterileri nedeniyle yeri geldiğinde birleşiyor, azgınlıklarını kanlı eylemlere dönüştürüyorlardı.
Osmanlı’nın hükümran alanlarında bir çıban gibi ortaya çıkan çeteler, ipek yolu ticaretini de engelliyorlardı. Ani ve şiddetle baskınlarla imha hareketlerine girişiyorlardı. Ancak Devlet-i Aliye İstihbaratçıları, çetelerin arasına sızmakta geç kalmamış ve kuşku uyandırmamayı başarmışlardı.
Sultan 3’ncü Mustafa’nın endişe duyduğu olaylar zannedildiği kadar basit değildi. Almanlar, Fransızlar, bilhassa İngilizlerin destekledikleri bu çeteler silah ve para yardımı alıyorlardı. Amaç belliydi. Uzak doğudan getirilen mallar, ipek yolu üzerinde eşkıyalarca talan ediliyor, sonra Suriye tarafına geçirilerek Akdeniz’e ulaştırılıyordu. Yabancı gemiler, Museviler ve gayrimüslimlerin kontrolünde Avrupa limanlarına götürülüyordu.
Doğu’daki durum giderek vahim bir hal alıyordu. Padişah’ın aldığı sıkı önlemlerle kürk ticaretinin yasaklanmış olmasını hazmedemeyen Batılıların bir oyunuydu bütün bunlar. Yahudiler kürk satışlarının engellenmesi nedeniyle kârlı ticaretlerinde sarsılmışlardı. Büyük ve hileli kazançların önü kesilince Batılı devletlerinde değirmenlerine su taşınmaz olmuştu.
Devlet-i hümayun katında bütün bu olaylar değerlendirilirken önlemleri de konuşuluyordu. Sadrazam, vezir yardımcıları ve yüksek rütbeli saray erkanı, engelin aşılması için çeşitli planlar sunuyorlardı. Fakat hiç birine Sultan 3’ncü Mustafa’nın aklı yatmıyordu.
Toplantılardakiler, Padişahı şaşırtan fikirler ileri sürerken genelde Suriye’de Osmanlı güçlerinden bir birliğini eşkıyanın üzerine gönderilmesini İstanbul’daki Timarlı Sipahi elemanlarıyla kuşatma harekâtında yarar sağlanacağına inandıklarını söylüyorlardı. Bütün bu beyanlara karşı Padişahın çatık kaşları kalkıp iniyordu.
Doğudaki olaylar, büyük devletler işin içinde oldukça halledilmesi güç bir durumdu.
Suriye’deki ve diğer Arap ülkelerindeki muhafız ordu gruplarının İngilizlerin manevra alanlarına girdiklerine dair elinde ipuçları bulunduran Padişah, kendi sarayındaki yöneticilerin sundukları planları, beceriksizce karşılıyordu. Rakip devletlerin şeytani oyunlarını hâlâ farkedememiş olmalarını gaflet addediyordu.
Devletlerin sinsi planlarını büyük askeri güçler çözemez. Tazının av peşindeki hızlı ayakları, hedefin gerisinde kalan oklardan daha yararlıdır, diyordu.
Yalnız başına kaldığında, Anadolu’daki seçme Türkmenlerden kuracağı büyük orduyu, planının bir parçası olarak düşünüyordu.
“Bu orduyu hangi seferde kullanacaktı?”
Bunun cevabını kendisine ait bir sır tutuyordu. Çevresinde yöneticilere pek güven duymuyordu. Silahtar Hamza Mahir Paşa, sinsiliğinden en fazla kuşku duyulan bir vezirdi. Sicilleri bozuk olanların listesi Padişahın ezberindeydi.
Kendisinin özel olarak kurduğu “Devlet-i Aliye-i İstihbaratçılarının” üstün başarılarını kıskananlar vardı. Bazı çevreler bunu dillerine dolayarak bu servisi, Padişah’ın “Fedaileri” gibi gösteriyorlardı. Halkı ürkütmek için buna cüret gösterenler daha çok kahvehanelerde söz yarıştırıyorlardı.
İstanbul’da yer altı faaliyetlerinde bu sözleri yayanlar Rumlarla Musevilerdi. Büyük rüşvetlerin kaynağını tutan bu zevat, çevirdikleri karanlık oyunları perdelemek için hep tezvirat peşinde koşarlardı.
AÇIKLAMA: Yayınladığımız bu bölüm, Selami Turgut Genç’in “III. MUSTAFA VE BEN” adlı kitabından alıntıdır. İlginç tarihi öyküleri kapsayan bu eser (RÖNESANS) yayınları tarafından piyasaya çıkarılmıştır. Kitabın isteme telefonu: 0542 390 19 46) İstanbul adresidir.