TÜRK TARIMI VE KÖYLÜSÜ
TÜRK TARIMI VE KÖYLÜSÜ
Topraklarımızın hâlâ ürün vermesi, onun bereketinin en iyi tanığıdır. Bir sanayi ünitesinin çalışmalarını gerektiren hususlardan biri eksik olsa, söz gelimi elektriği kesilse, sanayi hemen durur. Çalışamaz. Ama masrafları devam eder.
Yıllardır, Türk tarımına, gübre verilmez kısıtlı verilir, verilse bile gübresinin bir kısmı yakıt olarak kullandırılır. Sulama yoktur. Toprak işlenmesi gereği gibi yaptırılmaz. Verimli ve hastalıklara dayanıklı tohum aranıp bulunamaz. Türk tarımı hâlâ herşeyi Tanrı'dan bekler içinde bırakılmanın mahkumudur. Ama yurt toprakları, halâ, bu memleketin insanlarını, hayvanlarını beslemekte devamdadır. Hayvan sayımız da artmakla beraber.
Bu kadar verimli topraklarımız olduğuna rağmen; Buğday ithal ediyoruz. Pirinç getiriyoruz. Yağ ihtiyacımızın bir kısmını yabancı ülkelerden satın alıyoruz. Zira Millet ekonomisi içinde Tarıma gereken yeri vermekle hâlâ inad ediyoruz. İşlerimizi düzenlemeyi bilmiyoruz. Tarım ürünlerimize sahip olamıyoruz.
Özlüyoruz, uzaklardan özü kokan domatesi, havucu, salatayı. Bunun nedenini, tarım konusu ile iştigal olan arkadaşıma danıştım, onun dediği İsrail tohumu kullanılması.. Yetkililer bunun ile neden ilgilenmezler? Bu sorunun çözülmesi hem iç piyasadaki talebi hemde ihracattaki talebi artıracağından şüphe yoktur.
Cumhuriyetten bu yana , Devlet bütçesi içinden Tarıma ayrılan bütçe son yirmi yıl içinde olmuştur ama yine de yeterli değildir.
Zira altın yumurtlayan tavuk Tarımdır. Onu kesmek değil ona itinayla, bakmak zorundayız. Bizim köyde de taşıma suyla değirmen dönmeyeceğini öğrenmek gerekmektedir. Koyunumuz var, yapağımız kumaş yapılacak hale koymak yerine ithal etmeye devam ettiğimiz sürece hem maliyetleri artırır, hem de dövizimiz dışarıya gider. Bu da ekonomize sekte vurur.
NUFUSUMUZUN %80'ni teşkil eden, geçimini tarımla sağlayan varlığımızın teminatı, ekonomimizin temel dayanağı olan köylüdür.
Bu itibarla; köylerimizin gelişmesi, köylümüzün uyanması, cebinin dolması, yüzünün gülmesi hepimizin amacıdır.
Tarih boyunca güzel yurdumuz bir tarım ülkesi ve orman bölgesi olarak tanınmış, dünya pazar ve piyasalarına toprak ürünleri satmıştır. Gerçekten üç tarafı denizlerle çevrilen, bağrından billur gibi sular fışkıran, yeraltı, yerüstü servetleri, tabiat güzellikleriyle bir dünya cenneti olan yurdumuz, her türlü ekim ve dikime elverişlidir.
Yeter ki teknik bilginin ışığı altında ,candan bir çalışmanın sırrına ermiş, el ele vermiş, kooperatifler kurmuş, ürünlerimizi değerlendirmiş, yurdun dağlarını ağaçlar. ormanlarla bezendirmiş, ovalarını altın başaklı tarla haline getirmiş olalım.
Ne yazık ki, gün geçtikçe dağlarımız, bağlarımız, bahçelerimiz harap, tarlalarımız verimsiz hale gelmekte, yurdun manzarası değişmekte, köylüler şehirlere akın etmekte, tabii gelirlerimiz azalmakta ve ekonomimiz sarsılmaktadır.
Köylü hepimizin gözbebeği kadar kıymetlidir. Köylünün tembellikten, cahillikten, din namına hurafeden, içki, kumar belasından, israf ve sefahatten kurtarılması, aydınlatılması. Daha doğrusu köy dergileri ile bilinçli hedefe yöneltilmesi gerekmektedir.
Pamuk yetişmeli, tütün olmalı,
Ormanlar, ekinler örtün olmalı
Türkiyem bir zümrüt Vatan Bahçesi,
Bütün Vatanlardan üstün olmalı...
Tanrı Türkü Korusun
Sevgi ve Saygılarımla