Türkçe Bayramı
2009 yılında devletimiz geç kalmış güzel bir müessese kurdu. Yunus Emre Enstitüsü. Başında da Prof. Dr. Hayati Develi var.
Yıllarca Türkiye’deki Servantes Enstitüsü ve Gothe Enstitüsü gibi yabancı ülkelerin kurumlarının Türkiye’de kendi kültür-sanat-düşüncelerini tanıtma faaliyetlerini gıpta ile izlemiş birisi olarak Yunus Emre Enstitüsü’nün kurulmuş ve 30’dan fazla ülkede şubeler açarak Türk kültür-sanat-dil-düşüncesini tanıtıyor olmasından büyük haz duyuyorum.
2008 yılında Kültür Bakanlığı’na bağlı olan tercüme daire başkanlığının bir toplantısına katılmıştım.
İLESAM Genel Başkanı İhsan Işık, işlerinin çokluğundan bu toplantıya benim kurum adına katılmamı rica etmişti. Orada genel müdüre bu yabancı enstitülerden söz ederek neden biz de Cemil Meriç adına, Mümtaz Turhan adına böyle bir kurum oluşturmuyoruz dediğimde, tebessüm ederk
-Müsterih olunuz Recep bey, Yunus Emre Enstitüsü kuruluyor, demişti.
İşte o enstitü 6 yaşına geldi ve 5 yıldan beri Türkçe bayramı tertipliyor.
Kadıköy’de Batı Ataşehir’de Ülker Sport Arena’da Türkçe Bayramının beşincisi gerçekleşti. İstanbul Gazeteciler Derneği ve Yenigün Gazetesi adına oraya davetli olarak katıldım.
Yunus Emre Emstitüsü’nün 2010’dan beri her yıl gerçekleştirdiği Türkçe Bayramı İstanbul’da dil sevdalılarını buluşturdu.
Yunus Emre Enstitüsü İstanbul Batı Ataşehir’de Ülker Spor Arena’da muhteşem bir etkinlik düzenledi. Bin yılın sesi adı verilen Türkçe Bayramı, dünyanın dört bir yanından gençleri barış, dostluk ve sevgi için bir araya getirdi.
Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Purofesör doktor Hayati Develi yaptığı kısa konuşmada davetlilere Türkçe Bayramı’nın amaç ve çerçevesini anlattı.
Saat 14.00’de başlayacağı ilan edilen etkinlik sayın Cumhurbaşkanı’nın bir konuşmasıyla açılacakken, Cumhurbaşkanının yoğun işleri, konuşma yapmasını engelledi. Saat 16.00’da başlayan etkinlik saat 17.30’da sona erdi.
Işık, dans, gösterileri göz doldururken Dede Korkut ve Kutadgu Biliğ’den seçmeler ve konuşmalar, Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan günümüze Türkçe’nin gelişimi anlatıldı.
Törende Yunus Emre Enstitüsü’nün yayınları da davetlilere ücretsiz verildi. Etkinliğe kültür sanat dernekleri ve basın davet edilmişti. Düzenleme insani hatalar dışında mükemmeldi. Yunus Emre Enstitüsü’nün Hayati Develi başkanlığında güzel işler gerçekleştirdiği tartışılmaz boyutta.
Türkçe’nin tüm dünyada tanınmasını, bilinmesini, konuşulmasını hedefleyen bu çalışmanın nüvesi elbette Fethullah Gülen tarafından atıldı. Sonra bunu merhum Turan Yazgan daha dar alanda ilaveten sürdürdü.
Hizmet hareketi denilen Fethullah Gülen’in yabancı ülkelerde okul açarak Türkçe’yi de öğretmesi, Türkiye’de Türkçe olimpiyatları düzenlemesi fevkalade övgüye değer etkinlik oldu yıllarca. Devlet bu hareketi pilanlamış ve resmi olmayan biçimde ve sınırlı maddi ve manevi desteği veriyordu. Ama asıl işin çilesini çekenler, evinden, ailesinden, vatanından uzak illerde hizmet ederek Allah rıazsı peşinde koşan öğretmen kitlesi vardı.
Şimdilerde devlet hizmet hareketini bitirmeye, bu purojeyi sonlandırmaya karar vererek, bu hizmeti bizzat kendisi üstlendi. Bir taraftan TÜRGEV Vakfı yurt ve okullarıyla, TİKA ile, Yunus Emre Enstitüsü ile tamamen devlet hizmeti olarak sürdürmeye karar verdi.
Türkçe’nin kim eliyle olursa olsun tüm dünyada tanınması, bilinmesi ve konuşulması güzeldir. Ama hizmet edenleri hayırla yad etmek vefa borcudur. Önce hizmet edenleri lanetleyerek, hain ilan ederek o güzel çalışmaları sürdürmek en azından tutarlı değildir.
Merhum Turan Yazgan’ın hizmetlerini de küçümsememek gerek. O da kahramanca en azından Türk devletlerinde ortak bir dil, ortak bir düşünce üretmeye azami gayret etti.
Fethullah Gülen ise milli kabul ve redleri bir tarafa bırakarak, milli dostlukları ve düşmanlıkları kale almayarak tüm dünyada, Amarika’nın ve Rusya’nın egemen olduğu alanlarda okullar açtı.
Bir yanlış yapıldı. Puroje sonlandırılırken hizmet hareketi düşman ilan edildi. O okulların adı Türk Okullarıdır. Ama Türk devlet adamları gidip o okulların kapatılmasını talep ettiler. Bunun akılla, izanla, insafla, diplomatik teamüllerle, devlet ciddiyetiyle anlaşılması zordur. Nitekim Rusya egemenlik alanında olan okullar kapatıldı.
Yunus Emre Enstitüsü’nü çok önemsiyorum ve hizmet hareketinin boşluğunu doldurabileceğini umuyorum. Ama bir şey var ki onun yerini hiçbir devlet dolduramaz.
Gönüllü insanların fedakearlıkları.