Türkçe ile ilim yapmak
Bir efsane var. Türkçe ile ilim yapılamaz. Çünki Türkçe tek ve en çok iki heceli kelimelerden oluşuyor. Asker ve savaşçı dilidir. Felsefe yapmaya Türklerin zamanı olmamıştır, ilim yapmaya da. Ama hep tarih yapmışlar, onu da yazmaya vakit bulamamışlardır. Bu ho bir efsane. Ama efsane demek ilim demek değildir. Efsanesiz millet olmaz. Ama mütefekkirler, aydınlar, efsane ile bilimi ayırmak zorundadır.
Türkçe ile felsefe de yapılır ilim de.
Xxxx
Batı karşısında geri kaldığımız kabul edildikten sonra terazinin kefeleri yer değiştirdi. Daha önceleri Osmanlı başkalarına karşı kibirle muamele ederken, Tanzimat hattı Hümayunu ilan edildikten sonra Osmanlı’ya karşı tüm dünya kibirle hareket ettiler. Kader adalet ediyordu elbette. O kadar kibir cezasız kalamazdı.
Dr. Hüseyin Özdemir, Osmanlı Devletinde bürokrasi adlı eserini 2001 yılında yazmıştı. Orada tıp alanındaki Türkçe meselesini ele alıyor.
3. Selim ve 2. Mahmud dönemlerinde yeniden yapılanma kapsamında tıp fakülteleri de açıldı. Darüşşifa ve Bimarhane devri kapandı. 1839 yılında Fıransa’dan tek kelime Türkçe bilmeyen hocalar getirildi ve Mekteb i Tıbbıye i Adliye yi Şahane açıldı. Ancak hocaların Türkçe bilmemesinden dolayı eğitim Fıransızca yapılmak zorunluluğu hissedildi.
Napolyon Bonapart bir tavsiyede bulunarak Dr. Bernar Türkiye’ye getirildi. Bernar Viyana’da görev yapan bir Fıransızdı.
Xxxx
1860 yılına gelindiğinde çok sayıda Türk doktor yetişmişti. Hepsinin de ortak bir sıkıntısı vardı. Bu eğitim Türk doktor adaylarına verildiğine göre dilin Türkçe olması gerekmiyor mu?
Gençler düşünüp-taşıdılar, hocalarının tek kelime Türkçe bilmediğini gördüler. Oturup öncelikle Tıp Sözlüğünü tercüme ettiler, sonra da ders kitapları yazmaya kararlıydılar. Bunun için 1861 yılında gizli bir cemiyet kurdular. Aynı yıllarda Mecmuayı Fünün dergisinde tıp eğitiminin Türkçe olması gerektiği konusunda makaleler yazdılar. Buna karşı hocaları da Beyoğlu’ndaki yabancı dergilerde karşı görüşte yazılar yazdılar. Türkçe ile felsefe yapılamaz, bilim yapılamaz görüşleri o yabancı hocaların yazdıklarından arta kalanlardır.
Xxxx
Hazı Arif efendi ve Serasker Hüseyin Avni Paşa bu gençlere hem manevi hem maddi destek verdiler. 1867 ‘de Türkçe tıp eğitimi veren Mekteni Tıbbıyeyi Mülkiye okulu açılıp da başarılı mezunlar verince askeriye de Türkçe tıp eğitimine geçti.
O Fıransızca’dan başka dil ile ilim yapılamayacağını söyleyen hocaların aslında mesleklerinde çok da iyi olmadıkları fark edildi. Ne var ki onlar da ekmeklerinden olmamak için Türkçe tıp eğitimi olamaz demek zorundaydılar.
Xxxx
Sonra ne oldu da sadece tıp değil, mühendisliğimiz, inşaatımız, mimarimiz İngilizce oldu? Şimdi ağır bir İngilizce hegemonyasında günlük hayatımız yaşıyoruz. Sanatın her dalında, ticarette, eğitimde, sokakta yarı İngilizce ile yaşıyoruz.
Xxxx
Sahne sanatlarının dili asla Türkçeleştirilmedi. Cinemayı Sinema yaparak fethettik, ama reji, saç tasarımına kadar her alanın adını İngilizce kullanmak bir üstünlük sebebi sanılıyor. Devlet dairelerinde Türkçe yok. Ambulans diyor adam. Sendrom diyor, Tıp terimleri kadar devletin dilinin de elden ve gözden geçirilmesi gerekiyor. Devlet Türkçe’den vaz geçmiş durumda. Öyle olmasa tüm devler dairelerinin girişine konan levhada misyonumuz, vizyonumuz olabilir mi?
Hangi yabancı bir ajan danışman sapladıysa sapladı bu hançeri. Hala ciğerimizde saplanmış halde duruyor. Ufkumuz ve hedefimiz, nihai amacımız denebilir.