TÜRKİYE’DE TARİKAT GERÇEĞİ
Son günlerde GATA’daki başhekim yardımcılığı görevinden alınan Ali Edizer’in açıklamaları, Menzil Tarikatına bağlı olduğundan söz edilmesi Türkiye’de tarikat gerçeğini bir kez daha ortaya koydu.
İstesek de, istemesek de Türkiye’de, hatta dünyada bir tarikat gerçeği var. Bu tarikatların binlerce, on binlerce, yüzbinlerce müridi var. Sayılarını kesin olarak söylemek mümkün değil.
Dünyada bazı devletler bu tarikatların resmi olarak çalışmasını, denetlenmesini, desteklenmesini, kontrol altında tutulmasını, hatta bütün dünyaya yayılmasını isterken, bizim gibi bazı ülkeler tarikatları yasaklayarak illegal yönden çalışmaya itmiştir. İllegal yoldan faaliyet gösteren bir çok tarikat gerçek amacından sapmış, çıkar gurupları, holdingler haline gelmiş, FETÖ gibi kontrolü emperyalistlerin elinde olan cemaatlere dönüşmüştür.
Sahiplenmezsen sahiplenirler gerçeği bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Yani bizim yasakladığımız, ama gerçekte illegal yoldan faaliyetine devam eden bu tarikatlar, Türk Kültürünün en kadim tasavvuf anlayışından uzaklaşmış, bir çoğu yabancı istihbarat örgütünün kontrolüne girmiş, Müslümanı Müslümana kırdırma mantığı içinde yıllarca faaliyet yürütmüşlerdir.
Hatta en acısı, bütün siyasetçilerin oy devşirme merkezi haline gelmişlerdir.
Türklerde Tasavvufî kurumların başında gelen tekke ve tarikatlar, tarih boyunca sosyo-kültürel çeşitliliğin korunabilmesine katkıda bulunmuş, hoşgörü ve kardeşlik gibi evrensel değerlerin yaşatılmasında çok önemli faydalar sağlamıştır. İstanbul’da ve Anadolu’da bulunan farklı tarikatlara ait çok sayıda tekke, yapmış oldukları içtimai, iktisadi, siyasi, eğitimsel ve kültürel faaliyetlerle devlet ve millet kaynaşmasını sağlayarak asırlarca sürecek Osmanlı hükümranlığının temellerini çok sağlam bir zemine oturtmuşlardır.
Kurtuluş savaşında Tekke ve Zaviyelerin zaferin kazanılmasına katkısı unutulmamalıdır.
Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması, 30 Kasım 1925 tarihinde kabul edilip 13 Aralık 1925 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 677 sayılı kanunla gerçekleşmiştir.
İşte her şey ondan sonra çığırından çıkmış, Faaliyetleri yasaklanan tarikatlar yeraltına inmiş, kim olduğu bilinmeyen, bu işte ehil olmayan, dini bilmeyen, herhangi bir icazeti olmayan, şeceresi belli olmayan bir sürü sahtekar, şarlatan, tarikat adı altında, posta oturarak milletin diniyle, inancıyla alay etmiş, devlet ve millet aleyhine örgütlenerek din ve devlet düşmanlığı yapmıştır.
Hatta zaman zaman sistem tarafından yapılan operasyonlarda bile kullanılmıştır.
Bu güne gelindiğinde bırakın sosya-kültürel çeşitliliği korumayı, kendi tarikatından olmayan insanları Müslüman bile saymayan bir anlayışın içine düşmüşlerdir.
Özünde güzel ahlaklı insanlar yetiştirmek, yüreklere sevgi tohumu ekmek, birlik beraberlik ve yardımlaşma ruhunu topluma yerleştirmek olan tasavvuf anlayışı başka bir yöne evrilmiş, ayrışmanın, kin ve nefret tohumları ekmenin, merkezi haline gelmiştir.
Misyoner okulları, misyoner kiliseleri, Kabalacılar, Yehova Şahitleri ve buna benzer bir çok kurumun faaliyeti yasaklanmazken yüzyıllar boyu devlete ve millete hizmet etmiş olan tekkelerin ve tarikatların faaliyetinin yasaklanmasının bu sonucu doğurduğu kanısındayım.
Peki suçlu kimdir?
Suçlu aramak yerine, dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak geçmişin geçmişte kaldığı gerçeğiyle hareket etmek, bu gün için bu işe bir çözüm bulmanın daha doğru olacağını düşünüyorum.
Tarikat bir gerçektir ve bu gerçeği inkar etmek yerine, yanlışı ortadan kaldırarak, doğru olanı onun yerine ikame etmek, Kadim Türk tasavvuf anlayışını geri getirmek, devlet millet kaynaşmasını sağlayacak bir anlayışla yeniden örgütlemek, kontrolü elden bırakmadan, gerektiğinde desteklemek, eskiden olduğu gibi birlik ve beraberliğin, kardeşliğin merkezi haline getirmek bence en akıllıca yoldur.
Hoca Ahmet Yeseviler, Taptuk Emreler, Şeyh Edebalılar, Hacı Bektaş-ı Veliler, Ahi Evranlar, Yunuslar, Mevlanalar, Hacı Bayram Veliler ortaya çıktığında geri kalanlar kendiliğinden yok olacaktır.
O zaman din ve devlet düşmanları tarikat adı altında yapılanamayacaktır
O zaman, meydan ahlaksızlara, cahillere, din tüccarlarına kalmayacaktır.
O zaman yabancı istihbarat örgütleri bu tür yapılanmaları dine, devlete ve millete karşı kullanamayacaktır.
Benim düşüncem bu, siz ne deriniz bilemem.