Üç önemli kitap
Bu hafta, okuduğum üç kitaptan söz edeceğim. Yazarları dostum olan bu üç eserin sahipleri sahalarında söz sahibi olma özellikleriyle bizleri kitaplarında kendi dünyalarına taşıyorlar.
Gazeteci Tufan Türenç, "Babıali'nin Öteki Yüzü" isimli kitabında pek az gazetecinin tanık olduğu olayları içtenlikle anlatıyor. Tufan Türenç'in kitabında Oflu Hasan'dan, İzmir'in efsane Belediye Başkanı Osman Kibar'a kadar renkli şahsiyeti bir arada bulabilirsiniz. Gene basın dünyasında bugün isimleri pek anılmayan Bedii Faik, Nadir Nadi, Abdi İpekçi gibi başyazarlara, Namık Sevik gibi spor yazarlarına, İlhan Demirel gibi foto muhabirlerine, Cüneyt Arcayürek, Çetin Emeç, Turhan Aytul, Altemur Kılıç gibi gazetecilere Aydın Doğan, Erol Simavi, Ercüment Karacan gibi gazete patronlarına ait yaşanmış olayları, Tufan Türenç akıcı bir üslupla bizlere anlatıyor.
Yaşar Kemal'in kendine özgü kimseyi rahatsız etmeyen küfürbazlığına, Çetin Altan'ın Necip Fazıl'ın şiirlerine olan aşinalığına, Haldun Taner'in uğradığı düş kırıklığına, Erol Simavi'nin Türk doktorlarına yüksek itimadına, Rahmi Duman'ın yaşadığı büyük felakete, Mehmet Barlas'ın kulvar değişimlerine ve Emin Çölaşan'ın yükselen grafiğine tanık oluyorsunuz.
Bizim yokuşun (Babıali'nin) arşivi niteliğindeki bu kitaptan küçük bir hatıra alıntıyı sizlerle paylaşmak isterim: "Celal Bayar, Tufan'a diyor ki; 'Bak delikanlı! Atatürk'ü sevmek milli bir ibadettir. Ben gerçekten ona hayrandım. Hâlâ da hayranım.'"
İkinci sözünü edeceğim kitap Keldani Monsenyörü Fransua Yakan'ın "Keldani Harfleri ve Keldaniler" adlı eseridir. Birlikte yaşadığımız halklardan biri olan Keldanileri ne kadar tanıyoruz?
Monsenyör Fransua Yakan, birçok dinin ve etnik grubun ortaya çıktığı ve birbirine karıştığı, kutsal metinlerde de adı geçen Mezopotamya'da Sümerler, Asurlar, Aramiler, Elamlar, Akadlarla birlikte yaşayan Keldanilerin önce etnik sonra da dini yapılarını kitabında bizlere tarihsel bir olguda anlatıyor.
Diğer etnik unsurlara göre daha barışçı daha ileri ve daha bilgili bir etnisite oluşturan Keldanilerin Asur - Babil uygarlığının temellerini attıklarını Monsenyör Fransua Yakan eserinde tarihi verilerle ortaya koyuyor. Özellikle de dil ve siyaset alanında üstünlüklerin yanı sıra Keldanilerin astrolojide de çok ileri bir düzeye ulaştıklarını belirten Monsenyör Yakan, yıldızların konumlarını, Ay, Güneş ve diğer gezegenlerin hareketlerini ilk saptayanların Keldaniler olduğunu vurguluyor.
Gene bu kitaptan öğreniyoruz ki; Ülkemizde Diyarbakır, Mardin, Siirt, Hatay ve İstanbul'da beraber yaşamakta olduğumuz halklardan biri olan, sayıları son derece azalmış hatta bilinmeyen Keldaniler hakkında kaleme alınan bu kitabı tarihe meraklı olanlara tavsiye ederim.
Üçüncü söz edeceğim eser ise Yahudilerin tarih boyunca Trakya ve Anadolu'daki yerleşimlerini, yaşamlarını inceleyen iki ciltlik bir araştırmadır.
Üstad Naim A. Güleryüz, Trakya ve Anadolu'yu bir kitapta, İstanbul'u ise ayrı bir kitapta ele alarak bizlere Yahudi varlığının tarihsel gelişimini özetliyor. Çoğunluğun bildiği gibi Yahudilerin Osmanlıya 500 yıl önce gelişi gibi bir olgunun eksikliğini ve yanlışlığını bilimsel bilgilerle açıkladığı kitaplarında Anadolu'da antik döneme ait, Milattan önce VI. Yüzyıla ulaşan arkeolojik Yahudi buluntularını ve varlığını anlatıyor.
Bu kitaptan öğreniyoruz ki, Anadolu coğrafyasına ilk giren tek tanrılı din Museviliktir. Milet'te, Priene'de, Sard'da, Foça'da bulunan sinagogların yanı sıra Aristo'nun Ön Asya'daki gezilerinde Yahudilere rastgeldiğini ve kendileriyle bilgi alışverişinde bulunduğuna dair tarihe tanıklık eden hatırları da kitabına alan Naim A. Güleryüz, Tokat, Amasya, Şırnak, Van, Kahramanmaraş, Bursa, Aydın, Manisa, İzmir, Ankara Yahudilerinin yanı sıra İstanbul'un Bakırköy, Hasköy, Ortaköy, Büyükada, Silivri gibi semtlerinde yaşamakta olan ve yok olan Yahudi yerleşim yerlerini ananeleri, komşulukları ve dinsel varlıklarıyla bizlere sunuyor.
Bir arada yaşadığımız bu insanları bizlere olduğu kadar, geleceğe aktaran ve tanıtan Naim A. Güleryüz'ün bu kitaplarının önemli bir arşiv belgesi olduğuna inanıyoruz.
Naim A. Güleryüz'ün kitabından küçük bir alıntıyla yazımı sonlandırmak istiyorum:
"Mayıs 1909'da Osmanlı Ordusu'nda yer alan ve şehit düşen Yahudi gönüllüler için düzenlenen mevlit duasında Hahambaşı Nahum Efendi şöyle diyordu; 'Yurduna bağlılığı ve sadakati bilinen Türk Yahudileri kendilerine fırsat verildiğinde havasını teneffüs ettiği, suyunu içtiği, buğdayını yediği yurdu için kanını dökmesini bilir. Yahudiler şanlı Türk Bayrağı altında görev görmekten mesutturlar'."
Dostlarım, arkadaşlarım Tufan Türenç, Fransua Yakan ve Naim A. Güleryüz'ü kutluyor ve iyi ki varsınız diyorum.
- Tufan TÜRENÇ, Babıali'nin Öteki Yüzü, Remzi Kitabevi, Akmerkez E-3 Etiler, İstanbul. Tel: 0212 282 20 80
- Mgr. Fransua YAKAN, Keldani Harfleri ve Keldaniler, Librum Kitap, Kemerhatun Mh. Hamalbaşı Cd. No. 22 D. 10 Beyoğlu - İstanbul. Tel: 0212 243 01 99
- Naim A. GÜLERYÜZ, Tarih Boyunca Trakya'da ve Anadolu'da Yahudi Yerleşim Yerleri, Gözlem Gazetecilik, Atiye Sk. Polar Apt. 12/6 Teşvikiye - İstanbul. Tel: 0212 231 92 82